Bu dünya bizden neler aldı kimbilir? İhanetler, seçimler, pişmanlıklar… Hepsini sindirdik, hepsini anladık ve kabullendik… Anlayamadığımız tek bir şey var… Her şeyi kabul ettiren dünyanın, kabul ettiremediği tek bir şey var… Bunca içtenliği ve yalınlığın dilinde söylenen sevgi sözcükleri nasıl olduda değersiz kaldı gözlerde.. Nasıl mı hatırladım şimdi.. Değersizin gözünde değer kavramı salt sarhoşluğu ve sahteliğe verilen değerde ondan.. Ondan kiminin kalbinin kabuklu oluşu.. Ondan ruhunu pazarlara çıkarışı ve ondan sevgi için yapılanı anlamayışı… En soylu gözüken en soysuzu yaşatır içinde.. Saklanmayı bilmek mi yığınlarda soyluluk.. Yoksa bilmeden aptalca düşmek mi insan pazarlarına… Anladım ki ruhun öldüğü semtlerde varmış.. Bedenleri yaşatan kadınlar varmış.. Ve gökyüzü bir değilmiş her göze.. Beraber geçen ana saygı duymayan aslında zamana hasret bakarmış.. Öğrettin hepsini ruhtan yoksun olan… Ve bir gün tekrar karşılaşırsam bedeninle gölge olacak karşımda duran.. Affetmek değil af dileyene lütuf.. Mesele affedenin ruhunda başlar.. Ruhunu veren ne affetmeyi ne affedilmeyi anlar… Binyıl bile geçse anlaşılmaz söylediklerim.. Bin yıl geçse öğrenilmez gözlerim.. Ne sen anlarsın ne rasyonellik dediğin bilgisiz fikirlerin.. Hayat bir sözü nasıl söylediğine bakmaz ki biçim kaygısı duyayım.. Ben anların kaygısıyla yaşamayı iyi bilirim.. Benim gözümde iyi olanı korurum.. Sen acıyı nereden bileceksin… Ben başka kadına merhabayı aylardır dağarcığımdan silmişken, sen bedenini saçmayı ruhsuzluğun sularına reva gördün.. Şimdi sen mi gerçeksin yoksa ben mi? Sen mi sevdin yoksa ben mi? Aynalar yalan söylemez.. Bir fotoğraf var bende aynada gördüğüm, sor bakalım kendi aynana var mı gösterecek pozun… Kaldıysa ellerine bir parça insanlık onurun… Onu kirletme hiç değilse ben sana renklerden beyazı uygun görmüştüm… Bırak bari bir rengin kalsın uğrunda yaptıklarıma sunduğum… Her şeyin başladığı yerde bir soluk al ve düşün… Ama önce bardağını bitir yoksa aklın ve rasyonelliğin sığ düşüncelerine esaretle görünür. Çıkar kabından sigaranı, her duman biraz daha puslu yapsın karartılı gözlerinin rengini.. Ama sakın konuşma kendi sesinle… Her söz biraz daha vurgun ve belki senin fanusunda bir nefes kadar solgun… Yaşa kafesinde kendi akıl parmaklıklarınla.. Azad kapısı çoktan geçti kervanıyla… Yarını ne yapacaksın bugün sonsuz nede olsa… Hayatı çok çok yaşa ve öyle uzun yaşaki ölümsüzlük gelsin kapına… Son soluk alışında anlamayı düşünme sakın… Senin sevgi dediğin insana değil maddeye… Senin sen sandığın gerçekliğin değil sahteliğin… Benim sevgi dediğim tüm bunlara rağmen gerçekliğine..