Bitmeyen aşklar var mıydı yoksa kavuşunca sıradanlaşıyor muydu tüm aşklar. Pamuk prensesi öpen prens sonrasında başka dudakları da yardım için öpmüş müydü? Peki ya kül kedisini canla başla arayan bir başka prens yine koşuyor muydu kendinden kaçan kadınların peşinden. Kaçan mı kovalanıyordu yoksa kovalayandan mı kaçılıyordu. İşte muammalarla dolu insanlar ve aşkları ..
Masallar bile hep kavuşunca bitiyor. Sonrasında olacaklar hakkında sonsuza kadar mutlu yaşadılar diye düşünmemiz isteniyor ama sonsuza kadar nasıl mutlu yaşanır onu anlatmıyorlar.
Hem iki insan neden sonsuza kadar mutlu olamıyor ki sanki. Seviyorum kelimesi ne kadar lanet bir kelime oluyor aşka karışınca oysa sevmek sonsuz bir eylemi barındırır içinde.
İnsanların aşkı anlama çabası çok eskilere dayanıyor aslında. Örneğin; Yunan mitolojisine göre insanlar dört kol, dört bacak ve iki yüzü olan bir kafa ile yaratılmıştır. Güçlerinden korkan Zeus onları ikiye ayırır ve onları hayatları boyunca diğer yarılarını aramaya mahkum eder. İnsanlar belki de bu yüzden sürekli arayış içindeler. Diğer yarılarını asla bulamadan ölmekten korkuyorlar.
Bu telaş ve koşuşturma içinde birbirimizin yarılarını da çok hor kullanıyoruz. İki yarım bir tam etmiyor belki de tam olmak nedir hiç bilmediğimizden asla tamamlanamıyoruz…
Tüm bu koşturmanın içinde yarım ekmek döner oluyoruz hazmedilip gidiyoruz asit dolu midelerde…