Aşk; az önce buruşturup attığım kağıttan topun içindeki büyülü sözlerden
yapılma. Odanın ortasına doğru yuvarlanıyor şimdi. Aniden alev alıp tüm odayı
yakıp küle çevirebilir de. Nasıl düşlersem öyle… Belki de, düşlerimden yapılma
çatının altında yaşayan bir prenses zarifliğiyle ya da bir prensin kahramanca
savrulan pelerinindeki o ihtişamıyla kalplerimizi kamaştırabilir..
Aşk; aşıkların,
aşkı yaşadığı süreye göre devleşen ya da küçülen sessiz bir gölge. Ben giderim
o gider, ben dururum o durur…
Hayatlarımızı yorduk aşkın peşinden koşarken
İstedik aşkı delicesine
Buldukça erittik ateşimizde
Düşlerimizin camdan kalıplarına döktük
Şekillendirdik aşkımızı
Aklımıza her düşüşünde kırıldı o yüzden
Süpürdük telaşla batmasın ayaklarımıza diye
Yürüyoruz şimdi aşktan tek bir iz bile bırakmadığımız o sokaklarda
Özgürce, yara almadan ve acısız..
Unutkanız artık umursamazlığımızda
Kalıbımıza uydurmak için yoğurdukça aşkı
Sanki yaratabiliyormuşuz gibi küstahça yaşıyoruz artık hayatlarımızı
Şekil şekil aşklarımız cebimizde..