Bir yudum,bir nefes,bir satır. Bazen tebessüm,çoğu zaman gözyaşı. Nereye gideceği hesaplan(a)madan sarfedilen,kurşundan delici kelamlar. Bunun farkında bile olmadan uykuya dalan bir adam,her defasında ”ben de onun gibi olacağım” diyerek ant içen;ancak yine her defasında tüm hayatını bir gecede kitap gibi okumaya çalışan,”bu kez nerede hata yaptım?” diye soran bir kadın. Kötülüklerden bile iyiyi yaratmaya çalışan değil,iyiliklerin arasında bile eliyle koymuşcasına kötüyü bulabilen şair bir kadın. Şair olmak bir yerde;gözünden vurulan bir turna varken,o turnaya kıyamadığı için,bir kere daha bırakamamak acıyı olsa gerek. ”Mutluluk” hep soyut bir sözcük ya da yalnızca filmlerde ete bürünen bir kelime olduğundan belki;belki acıyla beslediği için kalemini ya da unutmak istemediği için eve bırakılmayan;derste yaptırılan zorunlu ödevleri(!) Bu yüzden ”olsun” demeyi beceremeyişi,ondan önce uyuyabilen bir adamı düşünüp düşünüp tüm gecesini mahfedişi. ”Ben burda gözümü bile kırpamazken,beyfendi kaçıncı rüyasında kim bilir?” diye diye söylenip duruşu. Sırrı çözülemedi bunun ve sanırım çözülemeyecek de. Kadınlar her zaman daha çok düşünen,daha çok yaralanan olarak kalacak ;erkekler her zaman ki gibi devam edecekler ”bu kadınları anlamıyoruz” lakırdılarına. Ama yine kaçınılmaz son yaşanacak. Hissettirilmeden doya doya,hıçkıra hıçkıra ağlanan gecenin sabahı yeniden yaratmaya devam edecek kadın kendini,her defasında sil baştan.
(Aslında her kadın şairdir;kimi yüreğiyle yazar yaşamı,kimi kalemine de değdirir yüreğini…)