Adam… Bir adam… Hayatın sahiciliğinden de uzaklara dalmış, Dizlerini kale edinmiş adam… Güzel eller, Güzel adam… Kalem tutarken incinir mi tırnakların?.. Kıskanırlar mı, mürekkebin dokusundan ellerini?.. Güzel adam, Güzel el’li…
Çatak Köyü Serhat Dağları’yla karşı karşıya gelmiş, Mart ayının cemreleriyle mücadele içerisine girmişti. Koca Serhat Dağları başındaki beyazları ağıt yakıp, yolar gibiydi. Akşamın kimliksiz halleri kendini belli etmeye çalışır gibiydi.…
Sevdan ne kadar yakınsa O kadar uzak… Bazen en ücra köşedeki kardelen kadar zor, Bazen bir sevda kadar sıcaksın. Gülüşün dünyaya çok yakışırdı, Benim olsaydı eğer… Gözyaşlarım uzak, sevdam yakından…
Bir damla gözyaşı… Bir tutam sesleniş… Bir avuç sevgi… Bir derleme muhabbet… Bir candan bakış… Bir oluk sıcaklık… Bir humma ihtiras… Ve bir sen… Ve tamamen ben…
Yıldızlara ulaşmaya çalışan bir çocuk gibi sevmek… Çok uzak, ulaşılmaz ama bir o kadar da güzel… El değmemiş, keşfedilmemiş diyarlar gibi bilinmez ama güzelsin… Seni sevmek ise, senden ve her…
Sırılsıklam sevgilerde sevdim seni Kuruluğun ıslaklığı gibi Tertemiz ellerde, kirlenmiş dudaklarda Bir yokluğun çığlığı gibiydi her şey Ne yanlış doğrular vardı sensizlikte Sinirli gözlerin mutluluğu gibi Tertemiz bir haykırış sürüyor…