Geçen yine ölmüşüm. Saat sabah 4’e geliyordu yanlış hatırlamıyorsam. Sakarya’daydım, Adana Dürümcüsü’nün olduğu sokakta. Bir kavgaya karışmışım gibi gözüküyordu. Sanki beni yanlışlıkla öldürmüşler gibi bir izlenime kapıldım ama. Oralar pek tenha olmaz, ben de etliye sütlüye pek karışmayan bir vatandaşımdır, karıştırdılar herhalde diye düşündüm..
Neyse, bir kol mesafesinde bir çember vardı etrafımda, onun biraz dışındaki çember de meraklı sarhoş kalabalığıydı. Ankara ayazına Gençlerbirliği atkılarıyla direnen çocuklar ilk çemberdeydi. Onları görünce bir İstanbul takımı tuttuğuma utandığım zamanlar oluyor, sorunca söyleyemiyorum çoğu zaman. Ama bu acı gerçek ortaya çıkınca “Çok sevdik be abi” diyerek savuşturuyorum onları, ince çocuklar, aşka saygıları sonsuz tabii..
Haliyle bir panik vardı insanlarda. Öldürenler kaçmış olmalı. Aralarından en sakin olanı ceplerimi karıştırdı, kimlik ya da telefon arıyorlar diye düşündüm. Dostum bilmiyor tabii kimliğim hiç cebimde olmaz benim. Bulamadı neticede ama telefonumu buldu. Yine tahminime göre son aranan kişiye ulaşmaya çalıştı. Aileyi aramak zor olmalı, o işi onu tanıyan birilerine bırakmak daha makul duruyor buradan. Ölmenin en kötü yanı da bu olsa gerek, konuşulanları duyamayıp fikir yürütmek zorunda kalmak..
Olayın başını kaçırdığım için ambulansı zaten aramışlardır diye düşündüm. Ambulanstan önce bizim oğlan Veli geldi. Demek ki onunla içiyormuşuz en son. . Daha yeni ayrıldıysak hemen yakalamışlardır takside. O da hemen repliği yapıştırmıştır taksiciye “geri dönüyoruz!”. Onunla konuştuktan sonra gecenin ilerleyen saatlerinde başka birini aramamışım diye sevindim. Uzundur görüşmediğim bir eski sevgiliyi aramış olsaydım misal. Gece gece rahatsız ettiğin yetmiyor bir de üstüne ölüyorsun. Sıkıntı .Ya da Veli ile iyi ki mesajlaşmamışım da konuşmuşum..İşler iyice sarpa sarabilirdi öyle bir şey olsaydı..
Tabii ne yapacağını bilemedi bizim Veli başta. Ne yalan söyleyim çok zor bir durum, onun yerinde olmak istemezdim. Ölen insanın öldüğünü öğrenen ilk tanıdık olmak büyük sorumluluk gerektiren ulvi bir iştir.Yerimden memnunum onun için. O öyle paniklerken bir Konur yaptım geldim ben de. Tekrar bakamam diye düşündüysem eğer biraz saçma geliyor şu anda, o anda da saçma gelmesi gerekirdi işin aslı. Boştu tabii. Normalde yürüyerek bir sigara mesafesi ikisinin arası ama böyle daha kısa oldu sanki. Dönüşte Rumeli’ye de uğrayıverdim hemen bir çırpıda. Tabii ki ayılan insanlar vardı, hüzünlü bir durumdur ayılmak, hele daha sızmadan ayılmak kadar rahatsız edici bir şey olmamalı şu -hangi- hayatta. Başka insan kalabalığı görebileceğim bir yer yok Ankara’da o saatte. Sokaklar da benim gibi ölü. Yattığım sokakta biraz hareket var ama..
Veli’yi yalnız bırakmamak için geri döndüm Sakarya’ya. İlk şoku atlatmıştı ve tamamen ayık gözüktü gözüme. O da telefonuna sarıldı sonra, bilirim onu başka biriyle konuşmaya ihtiyaç duyar ciddi mevzularda, hatta bütün mevzularda. Cacıkta hıyarların kalınlığına karar veremez tek başına yiyecek olsa bile. Sarımsak mevzuuna hiç girmiyorum bile. Ama o saatte birilerini aramak konusunda benden daha girişken olduğu kesin. Ben o saatte kimseyi arayamam arkadaş, aşık değilsem eğer. Rahatsız edilmez bir insan o saatte. Ayıptır..
Telefon görüşmesini yaptı. Boş durmadım, kimi aradığı konusunda beyin fırtınası yaptım hemen. Evi en yakın olanı mı aramıştır, o saatte ayakta olması en muhtemel kişiyi mi. Sonra kaldırıma oturdu, bir sigara yaktı, güzel yakar sigarayı hep. Ölen kişinin arkadaşı olduğu bilindiğinden teselli kabul etmeye başladı bile bizim oğlan. Bardan bir bira getirdiler, bir yudum aldı bıraktı. Etkilenmişti demek ki, ya da midesinde sıkıntı vardı. Saat 4 olmuş, ben de ölmüşüm, görünen o ki çok içmişiz..
Sonra yine telefona sarıldı, gecenin o saatinde birilerini daha rahatsız ediyordu. Ben utandım onun adına. Şehir dışındaki eşe dosta haber saldığını tahmin ettim bu sefer de. Burda haber hemen duyulur, küçük yerdir bizim Ankara, ama iyidir, ayazı serttir ama tanısanız seversiniz. Şehrin ortasında ölü olarak yatıyor olsam da bu sorumluluğu şehre yükleyemeyiz, münferit olaylar bunlar, şanlı camiayı bağlamaz!
Telefon görüşmesi bitti, yine oturdu kaldırıma, bu sefer uzun bir yudum aldı 50’lik görünümündeki 40’lık biradan. Biraz daha kendine geldi demek ki. Bu sefer onun telefonu çaldı; dedim ben, haber yayıldı hemen! Bizim diğer çocuklar olay mahaline intikal edemeden ambulans geldi, öldüğümü haber verdiler. Ne kadar çok şaşırdım bu habere anlatamam.Aldılar götürdüler sonra..
O gece çok düşündüm, dedim “maceraya gerek yok!”. Öldükten sonra da Ankara’da kalmaya karar verdim, tanıdık bildik yer, her yerde birilerini görüyoruz neticede. Çocukların toplaşmalarına gittim arada bir, çok içiyorlar.
Böyle değişik bir gece yaşadım işte. Ankara’nın ayazı sert, Gaspar Noe kocaman bir çılgın, ben de bir garip Orhan Veli..