Bir hayatımız var elimizde,
Sevdiğimizi, arkadaşımızı, kardeşimizi kaybettiğimiz yetmiyormuş gibi;
Duygularımızı da yitirmişiz biz paşam.
Bir mağlubiyet timsâli olarak boy gösteriyoruz her ortamda,
Suratımıza ister istemez donuk bir ifade yerleştirerek.
Paşam, sanırım biz hislerimizi de yitirmişiz.
Soğuğu, sıcağı, iyiyi, kötüyü, tatlıyı ve acıyı ayırt edemez hale gelmişiz.
Elimize tutuşturmuşlar bir teselli ikramiyesi.
Biz, onunla da avunamıyoruz paşam.
Yetinemiyoruz bu ikramiyeyle
Amma haklıyız be paşam.
Onursuzluk değil midir tesellilerle avunmak, he paşam?
Öyledir tabii paşam… Öyledir.
Affet paşam, şimdi gördüm ki onur da yitirdiklerimizden.
İfade özgürlüğümüzü dahî yitirdik.
Zaten hangi özgürlükten bahsedebiliriz ki paşam.
Zapt edildik, yalnız okuyacaklarımız, anlayacaklarımız ve inancımız kalmış avucumuzda.
Gel paşam, sarılalım sıkıca birbirimize.
Âkif’in sözüne uyalım paşam,
Biz, birbirimizi yitirmeyelim paşam…