Bir Ramazan (Şeker) Bayramı’nı da hastanelere sürüklenmeden atlatmış bulunmaktayız. Vatana millete hayırlı olsun!
Kim demiş yahu bu bayrama şeker bayramı diye? İnsanlar bir ay nefislerini köreltmişler, hakimiyet on numara. E niye bu hakimiyete düşman oluyorsun kardeşim! Mide iş yükünü hafifletmiş, böbrekler desen hiç bitmeyen öğle tatiilindeki memur gibiler. Ağız desen, tükenmişlik sendromundan çene çalacak hali bile yok zavallının. Hal böyle olunca bünye alıştı bu hafif beslenmeli düzene. Bir sivri çıkıp Ramazan ayı sonrası olan bu bayramı Şeker Bayram’ı yapmış ki komaya girsinler de hastane masraflarından bize bir tatil parası kazandırsın demiş olacak. Ben başka bir açıklama bulamıyorum.
Tatlı güzeldir, candır, onsuz yaşanmaz, sevimlidir, kıtır kıtırdır, çıtır çıtırdır. Amma velakin neden sadece baklava! Diğer tatlılar size ne ettiler? Bir derdiniz varsa oturup halledelim şu açmaz sorunlarınızı Allah aşkına! Un ve nişastayı buluşturup açtığın yufka demetini sapsarı, kokulu mu kokulu, cozur cozur cozurdayan tereyağıyla birleştirip üzerine de baldan bozma bir akışkanlıkta şerbetle kavuşturma fikri kimden çıktı çok merak ediyorum. Yapmayın demiyorum, hobi olarak yine yapın. Ama olmuyorsa zorlamayın! Tatlı kültürümüz geniş sevgili büyüklerimiz. Ortasına antep fıstığının yuva yaptığı şekerparesinden tutun, cevizlerin mantolandığı tel kadayıflarına kadar diğer tatlıları da bayramlarda yapmayı deneyin derim ben.
Önümüzdeki birkaç hafta tatlı olan, şeker içeren yiyecekleri, meyve dahil, görmek, duymak, işitmek istemiyorum. Tuz candır. Hipertansiyon yapar falan; ama olsun. O kadarı kadı kızında da olur!