Bazen uçurum boylarındaki yalnız dallardan biri olmak istiyorum, bir filme, bir dram filmine malzeme olmak. Düşecek birine tutanak olmak, ama dayanmamak, dayanamamak… Ayırmak istiyorum sözde aşıkları birbirinden. Madem o kadar çok sevdiniz birbirinizi, ne işin var be kadın senin yanı başımda diye sitem etmek…
Bazen de bir kuşun kanadında yaşamak istiyorum, anlık da olsa o manzarayı tatmak, ama sonra birden düşmek… Tattım ya damağımda kalsın, orada saklansın, ölsem de yanımdan ayrılmasın. Bunu bir insandan değil kuş kanadı manzarasından istiyorum.
Bazen ruhumdan bedenimin ayrılmasını, birinin diğerine arkadaş olmasını, ayrılmaz bir bütün değil de kilitsiz bir kelepçeye bağlı iki mahkum olmasını; birinin diğerini zorla taşımasını, biri kendinden düşünce diğerinin onu kaldırmasını, ruhum ve bedenimin bir insana ait olmasını değil, farklı varlıklar olmasını istiyorum.
Bazen de gök kuşağındaki sekizinci renk olmak istiyorum. Yağmurdan sonra merakla beklenmeyi, aralarında seçilmeyi, böyle boylu boyuna semaya serilmeyi… İçlerinden bir rengin eşinin aklını çelip gayrı meşru bir çocuğum olsun, bilinmedik bir renk ortayı çıksın, benimsensin, benden hepsine olmasa da bazı kadın saçlarına bir iz kalsın istiyorum.
Bazen üzerine yazı yazılan cam buğusu olmak istiyorum. Ya aşk mesajı, ya çocuk neşesi, ya da karmaşık hisler taşımak üzerimde… Her duygudan bir yük almak istiyorum sırtıma. Yorulmaz bir hamal olmak istiyorum.
Bazen de tellere takılmış uçurtmalardan olmak istiyorum. Bir daha koparılamayan olanlardan. Orada öylece asılı kalmak, çocukların oyunları en iyi yerden izleyebilmek, saklambaçta saklanan herkesi görebilmek istiyorum.
Bazen insan olmak değil de bir hayvan, bir bitki, bir eşya olmak istiyorum.
Çok şey istiyorum.