Kurumuş yapraklar. Yağmur, yağmak için asılmış bulutlara. Emir bekliyor, yukarıdan. Sonbahar, geliyor. Ellerinde şemsiye insanların. Ceketleri hep yanlarında. Bir çoğu hasta. Üşütmüşler çünkü.
Neşe getiriyor mevsim. İnsanların ellerine aldıkları kahve kupaları gibi ısıtıyor yürekleri; ne kadar üşütse de elleri. Eller, üşüyor. Belki havanın sertliğinden, belki yalnızlıktan. Ama mutlu insan. Ama neşeli insan.
Gülümsüyor sürekli. İçinde yeşermekle kalmayıp güller filizlendiren neşe, heyecanlı bir gülümsemeye ev sahipliği yapıyor. Hava, gizemli. Bilemiyor insan; ne zaman dökülecek yağmur. Ama mutlu insan. Ama neşeli insan.
Denizi özlüyor bazen. Kokusunu arıyor en çok da. Yağan yağmur, düştüğü toprağı acı acı kokutuyor çünkü. Denizin tuzlu kokusuna özlem duyuyor insan. Ama mutlu. Ama neşeli insan.
Güneşi istemiyor. Yakıyor onu, terletip sinirlendiriyor. İnsan, sonbaharı çok seviyor. Aşk havası olduğundan mı, içindeki hüzün ihtiyacını karşıladığından mı bilinmiyor. Ama mutlu insan. Ama neşeli insan.
Ölüm haberleri geliyor. Bazen gencecik bir asker, bazen tombul yanaklı bir yaşlı, bazen de minik bir çocuk kayıyor dünyadan. İçi, sonbaharın karşıladığı hüzün ile birlikte harmanlanıp kanıyor. Bir gün kendisinin öleceğini de düşünüyor, kederleniyor. Ama mutlu insan. Ama neşeli insan.
Susuyor insan. Evdeki kendi köşesine çekilip düşünüyor. Düşünceleri dağılıyor. Odak noktası olamıyor.Düşünecek o kadar çok şey var ki, hangisine kafa yoracağını şaşırıyor insan. Ama mutlu insan. Ama neşeli insan.
Biliyor insan. Bütün neşesi bu mevsimin sayesinde. Dökülen o turuncu yapraklar, kafasında şekillenen sorun ağacının bir parçası sanki. Döktükçe rahatlıyor. Bir yandan da sinirleniyor insan. Biliyor, o ağaç tekrar yapraklanacak. Sorunlar çiçek verecek. Takılmıyor fakat. Olan olsun, diyor. Ani yaşamak, en iyisi.
Sonbahar…Sonbahar…Sonbahar.
Ama mutlu insan. Ama neşeli insan.