Ben bir bilet aldım Sevgili,
Ucunda ne olduğunu bilmeden,girilen yollar vardır.
Cesaret ister,biraz da sevda…
Sen benim mutluluğa açılan kapım oldun. Paris’te Eiffel Kulesinin tepesine tırmanıp aşıklar şehrini izlemek gibi,
Yolda çizgilere basmadan yürümeye çalışan istediği oyuncak hediye alınmış bir kız çocuğu gibi,
Tüm renkli balonların başımın üstünde uçması ya da tüm şairlerin yıllarca sana yazdığını sanmam gibi,
Tüm aşk dolu şiirlerini.
Ben bir dua ettim Sevgili,
Bir cuma vakti senin varlığından bi-haber,
Sanki o dua kabul olmuş gibi,senin gözlerin şiir yazmaya bu kadar müsaitken neden hiç yazan olmamış deyip şaşırdığım gibi,
Şaşırdım işte geldiğinde…
Eninde sonunda biteceğini bildiğimiz tüm aşklara “Yakarız sigaramızı bu da yalanmış der geçeriz”derken,
Sende tüm bu cümlelerin yalan olması senin başlı başına “AŞK”olduğunu kanıtlar gibi.
Desem ki gözlerinin kahvesinden koy ömrüme,kırk yıllık hatırın kalayım.
Yoluna yoldaş,namazlarında duan olayım!
Tüm şarkılar sana bestelenmiş biliyorum ve bütün şairlerin canını sen yakmışsın.
Canıma yangın Efendi!
Gönlüme mabet ol,günde beş vakit namaza durayım önünde;sualsiz,körü körüne.
Gece yarısı Amsterdam’a bir bilet alsan dahi bütün yollar kokuma çıksa,
bütün şehirler,bütün kadınlar ve kahkahalar ben olsa.
Aklını başına getirmese hiçbir temiz hava,ciğerlerin benim kokumdan başkasını kabul etmese.
Yine de yeter miydi hatırama?
Affet,yine yamuk yazdım,ben dümdüz yazamam zaten çizgisiz kağıda.
Yolu belli olmayan menzilleri sevmem,
Benim yolum gözlerin,sözlerin,namusun olsun; menzilim ise sen !
Sana çıksın tüm yollar…
Sevda diye kalbimi söküp de tac etsem başına,yine de yakışır mı bilmem saflığına.
“Ben senin kokunu,gülerken yukarıya bakan gözlerini,tüm bülbülleri kıskandıran sesini,aynalara olan düşkünlüğünü,beş dakikada bir ayakkabı silişini,üzerine ayak değdirilmesinden nefret ettiğini,saçlarının ellenmesini sevmediğini,yüzünü yıkadığında sakalında kalan dünyanın en şanslı su zerresini,keyifli olduğunda söylediğin şarkılarını,bir akşamüstü kalbim yerinden çıkacak gibi atarken karşıdan bana doğru gelişini,ceket giymek için yaratılmış omuzlarını ve ceket deneyişini,o an içimden ettiğim duaları,suratını ya bir an unutursam diye nasıl korktuğumu,karşımda terlemelerini,iki elini birbirine vurup sevinmelerini,pizzayı ketçap ve mayonezli sevdiğini,çayı üç şekerli içtiğini ama azaltmak istediğini,çayı her zaman bir bardak içtiğini ikincisini içmediğini,sütü ne kadar çok sevdiğini,ilk gün ve her gün elimi tuttuğunda atan kalbini,saflığını kırgın çocukluğunu,yalnızlığını ve yalnızlığa karışmış haylazlığını, bana bakarken dolan gözlerini.”
Ve daha bir sürü S(B)en’li şey.
Unutursam günün birinde; Kalbim Kurusun!
Armağanım Olsun
Kader KİBAR