Düzgün katlanmış beyaz kağıtlara yazdım.Her nokta koyuşumda sadece cümleleri bitirdim.Ne kahvemin buharı eskidi ne kalemimin ucu köreldi ne de bilindik duygularım yön değiştirdi.Aynı hatalardan aynı karşılıkları almama rağmen değişmeyen bilindik duygularım.Her insanın yaşadığı ama farklı sonuçlar aldığı duygular.Her insanın pişman olduğu ama yine de vazgeçemediği duygular.Daha doğrusu o duygulardan vazgeçmesine izin vermeyen insanlar…Hep onlar yüzünden değil mi bitmek bilmeyen kahveler,satırlara tek tek işlenen pişmanlıklar ve sonuna üç nokta koyulan hayaller.Hep o insanlar yüzünden değil mi şairlerin feryat dolu sözleri?Hep o insanlar yüzünden değil mi yazarların bitmek bilmeyen romanları?Hep bizim yüzümüzden değil mi o insanların bizi aldatışları?Bizim yüzümüzden.Fincan dibine biriken telve,yazmaktan kısalan kalemler,duyguların utandırdığı kağıtlar ve sevdiğine kavuşamadan ölen şairler.Suç bizim.Biz şımarttık.Engel olamadık saf,masum ruhumuza.Delip geçmesine rağmen bir kurşunu içimize sindirdik.Kalbimizin tam ortasından vurmasına yardımcı olduk.Hatta rotasını arada bir kaybetse de biz tuttuk yön verdik.O da vurdu.Can pazarı oldu ruhumuzun içi.Ölü birkaç duygu,yaralı bir gönül,şiire bağlı yaşamaya mahkum bir hayat,okurken duygulanan bir aşık ve bu yazıdan habersiz sinsice gülen bir katil…
İncinur Karakoç