Garip bir ağustos ayı….
Serin bir sabah
refakat ediyordu uykusuzluğuma.
Sessiz bir şehir bana
kucak açtı, kızıl bir şafakta,
son verdi yolculuğuma.
Merhaba
ve tanışmak
nasipmiş yirmi üçüncü yılın sonuna.
Söylesene Cemal Ağabey,
bu sema
ben buradayım diye mi başkent yalnızlığıma?
Sarı bir elbise giyiyordu şehir,
neşeli, davetkârdı.
Her sokağındaydı tüm göz alıcılığı.
Hissedemiyordu bunu
tekdüze insan kalabalığı.
Bugün bu şehirde
dünün çoğu,
yarının birazı,
geçmişten pis bir koku,
gelecekten ihsan niyazı,
zamansız hislerin olmamışlığı var.
İşte bu meydanlar,
bu caddeler, sokaklar,
farkındasız kalabalıklar
ediyor sana olan inanmışlığımı inkar.
Ertesi gün
bir durgunluk vardı şehirde;
koyu gri bir ceket giymişti üzerine.
Duruşu vakardı,
bakışı başkaydı.
Nazım’ı yad edercesine -belki de-
nispet yaparcasına dizelerine
“Hava kurşun gibi ağır.”dı.
Kasvet çöktü, bulutlar kabardı;
şehre yaklaştı.
Yerin kor yüzü
göğün buğulu arşı,
-iki tutkun sevdalı-
birbirlerine karşı.
Sahne kuruldu o anda
şehrin dağlarına.
Serin bir perde indi
uçsuz semalarına.
Bir oldu o vakit iki sevda;
bıraktılar kendilerini
birbirlerinin kollarına…
Her yağmur katresi
şehri biraz titretti.
Biz de usulca seyrettik,
gözlerimiz kapalı -Veli gibi-
tenlerimizde hissettik.
Şehir takınca yıldızdan peçeyi
tabiat telaşesi dindi.
Sarmıştı serin bir esinti
bütün geceyi.
Gelmişti dilin azat olduğu vakitleri:
-“Bugünkü müsamere…” dedim.
“Neden?”
-“Arındı tüm şehir irinlerden,
şimdi gezmeli işte caddeleri.”
Rahmetten arda kalan bu hafif soğuğu,
hissediyordum,
arkası arkasıya aldıkça her soluğu.
Kayboldum,
şehrin göz bağlar hasbihaliyle.
Kaplamıştı bedenimi tatlı bir üşüme.
Uzanıp peçesini
açamadım.
Yanında o kadar
kalmadım:
-“Görüşürüz.” dedim,
sarıldık; ancak
vedalaşmadık.
Şehir -eminim- bürünecekti
yine hissizliğe.
Ne demek istemişti
bana, o neşeli sarı elbise,
o vakur gri ceket
ve yıldızdan peçe…
Şehirde
tekrar bir ayrılık
bende
gaip bir kasvet…
Evet,
aslında
şehrin kızıl şafağında
gülüp susun
haşrolun.
Devamında
şehrin zifiri karanlığında
dönüp durun;
kaybolun.
Ve bu şehir,
bilmediğiniz bir şehir olsun.