Senin cevapsızlıklarınla başa çıkamıyordum.
–
Saat 02.48
Seninle woodkid dinlemeyi hayal ettiğim üçlü koltukta tek başıma biramı yudumluyorum.
Hatırlarsan yudumlamak ve diğer yavaş eylemler pek tarzım değildir benim.
Olaya direk bağlanmaya çalışıyorum.
Ama doğru ama yanlış
Bira mevzusu da bu noktada önemli tabi.
Pencere pervazına yakınım bu arada
Sol elimde cama doğru.
Her gece saat 02.52 civarı önünden geçtiğin sokak lambası mevkiinde gözlerim.
Sen 02.52 gibi geçersin hep
Ben ise mütemadiyen buradayım.
Sabırsız bir tutumla zamanına meydan okuyorum.
Hep aynı adımla durup
Hep aynı elinle yakarsın sigaranı.
Hep aynı yerde
Hep bu kuytu köşede.
Kimsesiz ve kırgın bu lambanın önünde işte.
Saat 02.51
Az kaldın
Sayıklatıyorsun.
O bir dakika içinde başucumda sayıklayan Didem Madak’a da
kulağımda cızırdayan wasteland’a da geri dönmüyorum.
Bir yandan da bizim kadar tükenmiş çakmağımla bakışıyoruz
ve ona sitem ediyorum.
Beni yerimden kaldıracaktı.
Ama yapmadım.
Sigara bekleyebilirdi.
Saat 02.51 ise
Sigara kesinlikle beklemeliydi.
Adımlarını hissetmeye başlamıştım.
Üzerinde beyaz hırçın bir gömlek.
Yakasından üç düğmeli .
Altında bej rengi aynı başkaldırışa sahip bir o kadar da
Sakin dar bir pantolon.
Sen çelişkiyi seversin.
Asla tutarlı değilsin.
Didem Madak, wasteland ve çakmak üçlüsüne geri dönecek olursak
Alınmıyor değiller.
Benim aklım fikrim parmak uçlarında oysaki.
Düşündüğüm tek şey;
Işığın karartılı saçaklarının gecenin vurdumduymazlığıyla suratına savrulduğu,
kirpiklerinin gölgesinin
dudaklarının hizasına kadar uzandığı o tehditkar ve
kısık duruşundaydı.
Her zaman aklı başında bir sarhoş oldum ben.
Ama biraya da sor istersen hayal değildi bunlar
Ki sen bira değil rakı severdin.
Ben seni ne kadar bekliyorsam
Sen bana o kadar gelmezdin.
Gelmiyordun.
Ve gelmeyecektin.
Zamanları çoğaltabiliriz bu durumda
Sonu asla gelmezdi.
İkimizinde çok iyi bildiği bir terkediliş öyküsüydü bu.
Başrolde sen vardın.
Kötü bir adam değildin elbette
Ama bana iyi değildin.
Ben hiçbir zaman asıl kadını oynayamadım.
Hayatımda tanık olduğum herhangi bir olaymışsın gibi
Birbirimizin hayatında misafirmişiz gibiydik.
Sadece yoldan geçen bir yabancıymışsın gibi,
Sanki beni hiç öpmemiş
Bana hiç dokunmamış
Beni hiç sevmemişsin gibi. (bu konuda haklı olabilirdin.)
Sanki hiç tanışmamışız
o lambanın önünden
o sisli kaldırımdan
öylece ve öylesine
tesadüfen geçip giden
herhangi biriymişsin gibi .
Senin bu kısa yolculuğuna eşlik eden biriydim o an için.
Bende -daima- tek başıma wookid dinleyecektim.
Sigaranın zamanı ise çoktan gelmişti.