Tamam. Kendi başımıza da halledebiliriz, kabul ediyorum bunu. Ama burada değil, bu şartlarda değil. Uzaklarda, çok uzaklarda. Tek başımıza. Uzun zamandır kendimi dinlemediğimi fark ettim. Herkes o kadar çok konuşuyor ki. İnsan kendisiyle hesaplaşmadan çıkamaz işin içinden. Boğazına oturan yumruğu, nefesini esen bu lanet duyguları atamaz. En çok da gençliğinin kayıp gidiyor olmasına üzülüyor insan. Hani o övüp bitiremedikleri gençliği, yaşayamadığımız gençliği… Farkına varmadan kırışıklaşacağız, hayatımıza mutlu anılar sığdıramadan. Oysa hayat mutlu anılardan ibaret değil miydi? E bize öyle öğretmişlerdi hani? Niye bırakmıyorlar o zaman bizi? Kendimizle konuşmamıza neden izin vermiyorlar?
Aslında biraz sevgi istiyoruz, biraz huzur, biraz sessizlik ve biraz tebessüm. Ama gerçek gülüş, hani son günlerde zor bulunanlardan… Bunlar insanı hayata bağlayan ”küçük” ama aslında ”kocaman” detaylardır. Belki de suç bizde. Belki de kimseyi suçlamamalı. Bir ateş yakmayı beceremedik belki de. Bütün derdimizi, kederimizi, kırgınlıklarımızı atıp cayır cayır yakacağımız bir ateş. Başaramamışız, başaramamışım.