Kırmızı koltuklarla dolu bir salon… Koltuklar sahipli, yüzler perdeye dönük. Fon müziği Operadaki Hayalet. Orkestra parçayı ezberden çalıyor. Dinleyenler mest oluyor. Bir başka sahnede, sıradan bir adam evinin penceresinin kenarında. Dışarıda yağmur, adamın elinde kahve. Daldığı düşüncelerden sıyrılamıyor. Bir başka derslikte, dersten bunalan öğrenci hayalleriyle bir savaş veriyor. Bin türlü kavram ve model havada oksijen atomu kıvamında süzülüyor. Bir başka otobüs kuyruğunda, yolcu bu bekleyişin nereye kadar süreceğini, hayatın neden ona hep beklemeyi öğrettiğini düşünüyor. Düşünmek diyorum; sahi ne kadar çok düşünülecek şey var… Bir başka rüyada, kendini uçurumun kenarından atlarken gören rüya sahibi, ölmenin rüya gibi bir şey olduğunu ya fark ediyor ya da fark edemiyor. “Ne çok bir başka şey var” diyorum; ah ne çok! Hepsi birer kırmızı öpücük.