Bilsen derinlikler ne müjdeler fısıldıyor
Birlikte yürürsek eğer aşarız bu maviliğin deryasını
Bir eşikte bir çağ yitirdik
Başımızda birikti acının teri
Etimizden koptu kanıyla canımız
Canımız mızraklarla delindi, özümüz akıp gitti içinden.
Özümüz akıp gitti
Yel aldı, sel aldı, aldı eller
Yurdumuzda kan pustu bir vakitler
Sokaklar doymadı cesetlere
Cesetler insanlığımızdan büyüktüler
Toprak içine alınca onları
Toprak bir yara basınca bağrına
Toprak bir susmaya durdu
Sustu sustu toprak
Geceler içinde bir dev gibi
Efsane gibi
Masal biraz
Özümüz akıp gitti
Gidince özümüz
Gidince asalarını alıp Musa’lar
Gökler delindi yedi yerinden
Nasıl ki yarıldı denizler gibi
Bir nesil bir karanlığa kurban edildi
Kurban edildi çocuklar elinde rüzgar gülleriyle
Gidince gövdesinde koca bir taşla Bilal’ler
Gidince çehresinden kara oldu vakitler
Müncer kaldı dolunay
Kadınlar kutsal bedenleri ile durdular güneşin önüne
Susunca kadınlar sırtlarında bir kambur oldu beklemek
Bir çağın içinden koşarak geldi atlılar
Kanla kurdular sınırları
Kınından kurtulmuş bir tunçtan ateş
Yalımları ayrılıklar ile bezeli
Başımı eğiyorum
Lafzım utanç içinde
Eğiyorum başımı
Eğiyorum, eğiyorum
Hayır hayır hayır
İğreti kalıyorum uğruna canımı adadığım gerçeğe
Otlara yağmur değmeyince
Otlar ölüyor
Canımdan sıyrılınca gerçek
Kuru bir ot oluyorum
Yağmur olup yağmam diyor hakikat
Hayır hayır hayır
Eğiyorum başımı
Eğiyorum
Kavruk güneş kuru etimde
Özümüz akıp gitti canımızdan
Canımız ki bu toprak
Bu toprak bu vatan bu bayrak
Eğiyorum başımı
Boşluk kesiyor neslin şakaklarını
Mezarlıklar öte asrımdan
Eğil eğil eğil!
Taifte taşlandın sanır derdini gören
Kelimeler katık soframda
Ama eğil eğil eğil!
Akıyor çağın sefaleti eteklerimizden
Dağlar kıvranıyor için için
Uğul uğul kaynıyor denizler
Ama eğiyorum başımı
Eğiyorum
Eğiyorum
Yerin altı üstünden yüce biliyorum.
Büşra Dağlı