Bir senden geçemedim bir de acılardan, sineme cuk diye oturan o acı hardan. Dönemedim hiç bir zaman hayatın kârından, varsa yoksa hep zararından döndüm. Bir çile var içimde, çektiğim her nefeste harlanan. Ve bir ben var yerinde duramayan, darlanan. Serzenişim eski şarkılarda hissedilebilir. Lakin ben daha fazla eskileri hatırlamak istemiyorum. Çünkü çoğu defasında alt metni ıskaladım. Bu bağlamda bir korkum olduğu açıkça belli oluyor. Evet, karanlıktan korkuyorum. Bundan dolayıdır ki alt metni hep oluştururum, çözebilenler elbet vardır. Ama artık daha fazla zapt edemem. Rastgeleymiş gibi görünüyor belki ama zapt edemiyorum. Zapt edemiyorum bu hali, yakama yapışmış benden bir şeyler istiyor gibi. Ne verebilirim ki daha fazla aşktan, sevgiden, huzurdan daha fazla? İmbat rüzgarları keser yolumu, gidemem. Gidemem ve gidemeyişim acının en koyu tonuyla tüter. Kendimden dahi gidemiyorken bir başkasından nasıl gidebilirim ki? Kısıtlanmış kelime dağarcığımı mazur gör lütfen, bunlar hep gidemeyişim den. Yinede söz vermeyeyim ama üstesinden geleceğim, ufukta görünmüyorken geleceğim. Ölmüş kalbim hangi tonuyla canlanır sessizliğinin? Heyecansızlıktan bahsediyorum her defasında evet, heyecanım kalmadı. Bu hissiyatı anlatmaya yoğunlaşacağım. Öyle bir heyecansızlık ki paraşütle gökyüzünde süzüldüğün halde tık yok. Kalabalıkların ilgisinden tiksinmişlik hali ve yoğun buhran. Aşksızlık mı bu? Aşk elini eteğini çekmiş benden. Ben dönemedim hiç bir zaman hayatın kârından, varsa yoksa hep zararından döndüm. Bir çile var içimde, çektiğim her nefeste harlanan.