Bir fincan acı bir kahve getirin bana. İçine bütün güzel hislerinizi koyarak yapın ki o kahveyi içerken içimdeki bütün hüzünlerimi unutup mutlu olayım. “Gel dostum ayakta kaldın sen de otur yanıma sana da bir acı kahve söyleyin mi dertlerine deva olur he”. “Bana da acı bir kahve ağabeyinkinden olsun ve kahveyi yaparken içine sevginizi de ekleyin de içi biraz sevgiyle tanışsın.”
“Ne oldu sen de mi üzgünsün? Kalbindeki sevgiyi kim alıp götürdü ki sevgiyle yeniden tanışmayı istiyorsun, anlat bakalım dostum yoksa seninki kıpkırmızı, soğuk bir aşk acısı mı?”, “Evet dostum doğru bildin kıpkırmızı, soğuk bir aşk acısı gönlümü parçalayıp buralardan gitti bir daha dönmemek üzere.”, “Aşk öyledir. Zamansız gelen uyku gibi gelir ve en istediğin zamanda çekip gider yanında olmaz, ona ihtiyacın olmadığı zamanda tekrar tekrar bıkmadan gelir, aşk dediğin böyle bir şeydir işte. Bazıları kırmızı der, bazıları sever, bazıları da üstüne acı bir kahve içip her şeyi unutup bir daha aşık olmamak ister. Sen kime aşık oldun da bu kadar da üzdü seni.”, “Saçları simsiyah, gözleri kahverengi, bakışları bir insanı kendisine aşık etmeye yetecek kadar güçlü ve güzel bir yalancı kıza aşık oldum. İlk güzel bir bakışlarıyla kandırdı beni!.. Sonrası hep alışık olunan hikayelerdeki gibi oldu çekip gitti arkasına bakmadan kıpkırmızı soğuk bir aşk acısını yüreğimde bırakıp gitti. Hissettiğim acı gözlerimden yaşlar dökülerek kendini hissettirdi. Sonra ben de her aşık gibi sanki içki bütün dertleri götürecek zannedip içkiye başladım. Yani anlayacağın bütün geceler yatakta düşler kurup ağladım ve geriye sadece bir fincan acı bir kahvedeki acı kaldı. Yüreğimdeki mutluluk en uzak semalara gitti yerine acı geldi. Kalbimdeki sevgide en uzak semalara gitti yerine hiçbir şey gelmedi. Yani dostum bir fincan acı bir kahve, kıpkırmızı, soğuk bir aşk acısı ve hatırlanmaması gereken bir aşk hikayesi kaldı geriye. Kıpkırmızı, soğuk bir aşk acısı ve bir fincan acı kahve dostum…”
Yazar:Cansu Porsuk