Düşünceler, zihnimde dönüp duruyor.
Geçmişe dair çok şey hatırlamam, parça parça birkaç anı.
Hayatında fazla para dışında çocuklarına hiçbir şey verememiş,
Doğum gününde alınan hediyelerin paketlerini bile açmamış,
Çocuklarına bir kez bile sevdiğini söylememiş,
Sevgi yoksunu, her şeye geç kalmış bir baba.
Kızına hiç sarılmamış, onu anlamaya çalışmamış bir baba.
Bayramlar dışında birlikte hiç geçirilmemiş uzunca yıllar.
16 yıl.
Ömrünün yarısını uyuyarak, diğer yarısını arkadaşlarıyla geçiren,
Her konuda kızlarını kıyaslayan, hayatlarına durmaksızın müdahale eden,
Sürekli halinden şikayetçi bir anne.
Aşık olduğu adamla evlenmiş ama hiç mutlu olamamış bir anne.
Küçük kızı küçükken kurt olmak istediği için onu aptallıkla suçlayan, hayal dünyasını nefret ettiği bir okulla kısıtlayan.
Ona asla bir yazar olamayacağını, aptallıkla örten bir anne.
-Annemi hiç suçlamadım, ama her zaman aptal olduğumu hissettim.
Her zaman her konuda başarısız olacağımı.-
Bu aileden bunalmış, evlenmiş ve yeni ailesi dışında hiçbir şey düşünmeyen,
Bizi tamamen gözden çıkarmış,
Sürekli bıkkın, şikayetçi bencil bir abla.
Tam anlamıyla kapalı bir kutu olan, arkadaş edinemeyen, utangaç,
Üniversiteye hazırlanıp, yine kanatlanıp gitmek isteyen,
Her şeyden ayrı tuttuğum diğer ablam.
Kendimi anlatsam, anlatamam.
Hep hikayenin bu kısmı eksik.
Hissedememiş, kırılmış, yalnız bir çocuktum.
Çok fazla arkadaşım oldu ama hiçbiriyle oturup uzun uzun konuşamadım,
Dinlerim ben anlatamam derdimi, ya anlamazlarsa dedim hep.
Kimse de anlamaya çalışmadı.
En yakın arkadaşım ve sevdiğim çocuk 6 yılım.
Sessizce çıktım hayatlarından.
Kimseye de güvenmedim, hala güvenmem.
Liseye nefret ettiğim bir okula gönderildim.
İnsanlardan uzak durdum hep, yalnızdım ben zaten.
Sonra bir çocukla tanıştım.
Kitap okurken önüme oturmuş ve benimle konuşan.
Dağınık saçları vardı, küçücük gözleri.
İlk kez hayatımda ilk kez taşlaşmış kalbimin küçücük vücuduma sığmadığını hissettim.
Konuştukça bağlandığımı, annemden babamdan kimseden görmediğim sevginin ne kadar güzel olduğunu fark ettim.
Sevdikçe, bağlandıkça kırıldığımı hissettim.
Onun hayatında başkaları olmuştu ve olacaktı.
O benim ilkimdi, ama bilmeyecekti.
Beni terkettiğinde her şeyi unuttum, çoğu zaman kendi adımı bile.
Tedavi süresince görüşmedik tam 3 ay.
Umurunda bile değildim, başkasıyla birlikte olmuştu.
Ama bunu bilmiyordum.
Tedavide hatırlamam için, eski günlüklerimi okumam,
Eski fotoğraflara bakmam ve eski müzikleri dinlemem gerekiyormuş.
Okudukça, baktıkça, dinledikçe hatırladım onu.
İlk aşk, ne çok can yakıyormuş böyle.
İç sızlaması diye bir şey vardır ya mecaz değil o.
Onu hatırladığım ilk gün kendimi dışarı fırlattım, delice koştum.
İnsanlar üzülünce ağlarlar, kavga ederler, yakınırlar.
Ben ağlamadım, ağlayamadım. Liflerim kopana kadar koştum.
Bir yastığa sarılıp, dolunaylı gecelerde kayboldum.
Doğum günümü bile kutlamadı.
Acı çektikçe, acıların alışılabilir olduğunu fark ettim.
Çok sevdiğim halamı kaybettiğimde, ağlamadığımı, yüreğimde en ufak kıpırtı olmadığını fark ettim.
Duvar gibiydim.
Aradan zaman geçtikçe her şeyi yoluna koymak istedim.
Olmadı.
Onunla yeniden konuşmaya başladık, her şeyi nasılda kolay unuttum.
Ondan nefret etmeliydim, sevgimi bastırmak istedim.
Yeniden, yeniden, yine, yeniden.
Bana göre değildi.
Tekrar birlikteydik, değişmişti.
Sonra yazın biriyle birlikte olduğunu öğrendim.
Düşünsene sen kendini kontrol edemeyen bir manyağa dönüşüyorsun,
Hafızanı yitiriyorsun.
Ama o.
Sonra her şeyi sildik hafızamızdan başlangıçlar, başlangıçlar.
Mükemmel bir ilişkimiz olmaya başladı.
Beraber çılgınlar gibi koşuyorduk, beraber gülüyor, beraber uyuyorduk.
Benim yanımda uzanıyordu, beraber göğe bakardık ben onu izlerdim.
Onun o küçük gözlerini, biçimli burnunu, ince dudaklarını.
O yanımda uzanıyordu.
Benim yanımda.
O bana aitti, o benimdi.
Bana ”seni seviyorum” deyişini kazıdım beynimin her bir hücresine.
Ellerimi tuttuğunda, gözlerindeki ışığı anımsadım.
Beni görmek için çılgınlar gibi koştuğu zamanlar, ne güzeldi.
Ama o hiç değişmedi.
Bu kez onu hiç bırakmayacağım dedim.
Sonsuza dek dedim.
Kızımız olacak bizim dedim.
Ayrıldık.
Bir başkasıyla mutlu oldu.
Ve ben sayısız hastalık geçirdim.
Ama o mutluydu ve o mutluysa bende mutluydum.
Hayat böyle geçip gidiyor değil mi?
Aynı hikayeyi üçüncü kez yaşıyorum.
Ama dahası olmayacak.
O yüzden sevdiğiniz insan sizi bir kere aldatıyorsa ona asla ve asla ikinci şansı vermeyin.
Çünkü sizi avucunun içinde bir kırlangıç biliyor.
Ne yaparsa onu kabul edeceğinizi biliyor, onu affetmeyin.
Çünkü o değişmeyecek.
Hayatınızda duymayı arzuladığınız sevgiyi, bir insana bağlamayın.
Bağlarınız kopunca boşluğa yuvalanıyorsunuz.