Ağız tadıyla mezun olamadım… El alem güle eğlene okulun son günlerini yaşarken ben bir melankolinin girdabına kapılmış boş hayaller silsilesinden kurtulamadan boynum bükük bitirmekteyim. Belki bunda zevk buluyorum, bilemiyorum neyin doğru neyin yanlış olduğunu hafsalam yetmiyor, almıyor beynim, mantık çerçevesinden o kadar uzağım ki korkuyorum birine fikrimi anlatırken bana gülecekler diye. Bana gülerler değil mi? Dışarıda adım atarken ya yanlış yöne gidiyorum düşüncesi kemiriyor beynimi. Artık tahammül edemiyorum onca ağırlığa. Üzerimde ki yükü iki damla gözyaşıyla dışarı salıveriyorum iki de yumruk vuruyorum yeryüzüne yeter artık dercesine… Sabahtan akşama kadar bu bilinmezlikle yaşamak, içimdeki bu kararsızlıktan karamsarlığa uzanan yolda yalpalamak… Artık dik ve vakur bir şekilde kendim olarak çıkmak istiyorum. Bir ömür böyle geçecek korkusu var, diğer insanlar gibi bir şekilde yaşar bir şekilde yaşlanırım. Kırkımda da acı kahve yudumlarken acep böyle mi olacağım? Oysa en güzel günlerimi yaşıyorum…
Biliyorum birileri hala benim pembe tonların yakınlarında buluyorlar ya acı olanlar onları da bilseler anlasalar böyle mi düşünürler. Boş ver bilmesinler en güzel yaptığım şeyi yapacağım, yine en kolayı olan suskunluğumu koruyacağım. Muhatabın gözlerinde görmektense bir avuç saç teli vereceğim bu dünyaya, belki kel kalacağım ama içimdeki o cevheri hep koruyacağım.
Bak yine saçmalamaya başladım okurken ben bile ”ne demek istedim?” diye düşünüyorsam kim anlar ki bu saçma sapan şeyi. Galiba şu sabah ve akşam müzik olayını bitirsem iyi olacak hep bunlar yapıyor, yoksa vurdum duymaz yaşar giderim, zaman geçer okul biter, İstanbul macerası söner ve ben uykudan yeni uyanmışçasına gözlerimi ovarım, ”rüyaydı” hepsi demek isterim, acep öyle mi yapsam ne yaptığımı bir bilsem emin olduğum yönde güçlü adımlarla bir ilerlesem….22/06/2013