Keşke büyümeseydin çocuk. Elinde o çay bardağı ile mindere oturup babanın hikayelerini dinleseydin. Hiç gitmeseydin okula. Öğretmenlerin annen ve baban olsaydı. Kardeşin hep o minik ağızlı,tombul parmaklı güleç suratıyla kalsaydı. Keşke hayatta en çok inekle fotoğraf çekilmekten korksaydın. Annen en uzak, balkonda olsaydı. Hayattan bir şeyler öğrenmek için büyümeyi beklemeseydin. Kimi zaman bir hayvanat bahçesinde gördüğün bir ayıdan kimi zamanda köydeki bir eşek den ders almalıydın. Mesela bir vapura binseydin aynı resimdeki gibi gözlerini kapatıp, tutup babanın elinden hissetmeliydin rüzgarı. Çünkü rüzgar sana denizin kokusunu,martıların çığlıklarını getirir. Sen de böylelikle senden başka canlıların da yaşadığını görürsün. Ya da en başa dönmek istersen bebekken bir döşekte anlamsız anlamsız dünyayı seyrettiğin zamana dön çocuk.
Bayram günlerini hatırlar mıydın çocuk? Şimdiki gibi değildi. O zamanlar herkes bayramlık alır, o gün anneler Barış Abi’nin şarkılarını söyleyerek uyandırırdı. Sonra şeker toplamaya giderdin. Arkadaşlarınla gezer, en güzel şekeri veren evi söylerdin. Ya da daha zile basar basmaz sesiyle kovan teyzenin evine uğramamalarını tembihlerdin.
Her şey çok çabuk değişti be çocuk. Hiç hazır olmadığın bir anda okulun bitti dediler. Bizden bu kadar. Şimdi öğrendiğin ne varsa işinde göster kendini. Biz yokuz dese annen ve baban. Kardeşinin nefes aldığını bilsen ama elini uzatsan dokunamayacak kadar uzakta olsan, ki zaten öylesin. Sadece resimler var şimdi elinde avucunda, o anları yakaladığın. Bir önceki fotoğrafta ufacıksın bir sonrakinde kocaman. Bir zamanlar yemek masasının üstünde oturup oyuncağınla poz vermişsin. Yıllar sonra o masaya kocaman bir kız olup ailenle yemekte çekilmişsin.
Dahası da gelecek çocuk. Seninde çocuğun olacak. Sen git gide yaşlanacaksın. Gözlerin artık eskisi gibi görmeyecek. Yazamayacaksın mesela. Oysa ne kadar çok severdin yazmayı.Sonra bir zamanlar zevkle yediğin yemeklerden artık keyif alamayacaksın.Gençken sınavları,dersleri bahane ederek gidemediğin ama hep çıkıp bir hava alıp geleyim söylemlerini çok arayacaksın.Çünkü baharın gelişini eğer burnun koku alırsa çiçeklerin açmasından,gözlerin görürse kelebeklerin uçuşundan,kulakların duyarsa kuşların cıvıltılarından anlayacaksın.Tutarsa ayakların balkona kadar yürüyüp temiz havayı çekip şükredersin Yaradan’a.Ayağa kalkacak takatin yoksa pencere kenarından içeriye giren güneşi hissedebildiğin için şükredersin.
Sonrasında ölüm zaten çocuk.Hepimizin başına gelecek olan.Orada uyanırsan yeniden yazmaya başlarsın kim bilir.