Günün birinde küçük kız, bir rüya görür. Prenses elbiseleri üzerinde, parmak uçlarında döner etrafında. “Dünya!” der. “Dönüyor benim parmak uçlarımda.”
Dengesini kaybedip, aniden yere düşer küçük kız. Ve tıpkı filmlerdeki gibi koşar gelir esas oğlan. ‘Esas adam.’ Tutar ellerinden küçüğün ve gözlerinin en derinine bakar. Yaralarını sarmaya çalışır o sırada. Dizindeki kanları siler. Gözyaşlarını öper içine çekerek. “Geçecek.” der kızı ayağa kaldırmak için elini uzatırken. “Bana yaslan; geçecek.”
Beni seven bir adam var. Hayır! Sıradan biri değil o. Öyle ki; umudumu kendine umut edinen, çabalarıma benden çok çaba gösteren ve bana nefes almayı öğreten; kimsenin bilmediği bir ölçüde değerli bir adam o. Yumuşacık kalbi, güzelliklerle bakan gözleri var. Kimsede göremediğim şefkat var onun kollarında. Fedakarlıkları var adamın. Kendinden vazgeçercesine bana koşuşları…
Aklımdan geçtiği an; çalan telefonlarım var benim. Yalnız hissetmeme engel olan, siyah beyaz hayallerimi gökkuşağına boyayan bir adam var. Avuçları; umut dolan… Gözleri; huzur kokan bir adam var.
Kaybetmemek için kendimden vazgeçeceğim, bir sözüyle dünyaları yakabileceğim bir adam…
Düşünsenize…
KaÇ aşk tutabilir yerini?
KaÇ insan unutturabilir o gözleri?
KaÇ huzur bu denli sarar benliğini?