Neye ihtiyacım var
biliyor musun?
Dış bir göze,
Tanrı gibi,
her an beni denetleyecek,
bütün bu yaptıklarıma
ve yaşadıklarıma
anlam biçecek,
ölçüp tartacak
ve hey,
evet,
sen hapı çoktan düşürmüşsün be dostum!
diyebilecek kadar
cesur,
dürüst,
samimi
ve güvenilir.
Ama neyi fark ettim biliyor musun?
Sanırım içince
o kişinin,
yani Tanrı olan
o,
dış gözün,
kendimden başka birinin
olmadığını düşünüyorum.
Bana öyle bakma,
güçlüyüm ben,
tıpkı
kendinden sik kadar büyüklükte ağır bi’yükü
sırtlayabilen karınca gibi.
Kendimi özlüyorum,
her sabah
her bıraktığım yerde
kalktığımda.
Koşup kendime bakıyorum
aynadan.
Ağır ağır süzüyorum kendimi,
saçlarımı tarıyor,
gözlerime dalıyorum,
sakallarımı avuçluyorum,
onları da tarıyorum,
sonra durup öylece bakıyorum.
Ve dudaklarımı yalıyorum.
Aşk mıydı bu,
yoksa delilik mi?
Aşk ile delilik arasında
ince bir çizgi bile yoktur
dostum!
İnsan kendisine aşık olduğunda deli,
başkasına aşık olduğunda ise
aşık
olurdu.
Bütün mesele bu!
Siktir git şimdi,
ortalıkta görünme bi’müddet!
Yavşak seni!