Görüş günüydü bugün. Uzun bir süreden sonra gardiyan çağırdı ‘’Ziyaretçin var’’ dedi. Oğlum Tahsin sadece paraya sıkıştığı zamanlarda gelirdi. Yine parası bitmişti herhalde. Görüş salonuna girdiğimde Tahsin’i gördüm karşımda. Kaşlarını çatmış etraftaki mutlu aile tablolarını izliyordu. Beni görünce elini yavaşça kaldırdı. Gördüm anlamında kafamı sallayıp yanına gittim. Ayağa bile kalkmadı, her zaman ki gibi soğuktu.
‘’Nasılsın oğlum, hoş geldin’’ dedim. ’’Bırak baba hoş geldini boş gittini. Sanki evinde beni karşılıyormuş gibi karşılama beni bu pis yerde.’’ dedi. Alışmıştım bu laflara ama yine de böyle davranması hoşuma gitmiyordu. Hatamı telafi etmek için neler yapmıştım halbuki. Tamam onlara eskiden iyi davranmış sayılmam ama onları sevmediğim anlamına gelmez bu. Uzun süreden beri burada düşündüm. Çok fena şeyler yapmıştım. Hep ailenin huzurunu bozan taraf ben olmuştum. Zamanında sevgimi çocuklarıma göstermemiştim. Şimdiyse bunları telafi etmeye çalıştıkça daha kötü oluyordu her şey. ‘’Doğru söylüyorsun oğlum. Hayır olsun niye geldin, bir sıkıntın mı var? ‘’ dedim. ‘’ Param bitti para lazım ‘’ dedi. Normal şartlarda Tahsin’in bana bakması, para vermesi lazımdı. Karım öldükten sonra işler değişti. Burada neredeyse vaktimin tamamını boncuklardan ev eşyası yapmaya ayırdım. Pazarcı olan eski bir dostumla anlaştım, yaptığım eşyaları o satıyordu. Oradan gelen parayla da hem Tahsin’e para veriyor hem de kendi paramı çıkartıyordum. Cebimden yirmi lira çıkarttım. Tahsin’in hoşuna gitmemişti. Elimden sertçe aldı parayı. Ne teşekkür etti ne de başka bir şey söyledi. Sandalyeyi büyük bir gürültüyle arkaya ittirip hışımla çıktı görüş salonundan. Bütün herkes arkasına dönüp giden Tahsin’e ve masada tek başına oturan bana bakıyorlardı. Resmen yerin dibine geçtim. Yavaşça kalkıp içeriye gittim.
Akşama kadar yatağımın ucunda boncuklardan bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Gardiyan geldi. Adımı söyledi gittim yanına. ‘’Telefon var’’ dedi. Tahsin’e mi bir şey olmuştu acaba başkası normal zamanda aramazdı çünkü. Buraya girdiğimden beri sadece köydeki abim ablamın öldüğünü söylemek için aramıştı beni. Gardiyanın eşliğinde telefonların olduğu yere gittik. Ahizeyi kaldırıp ‘’Alo’’ dedim. ‘’Babacım’’ dedi karşı taraf. Tanımıştım hemen. Altı senedir sesini duymuyordum. Yüreğimden bir parça koptu, ne diyeceğimi bilemedim. ‘’Kızım’’ dedim. Sesim titriyor, başım dönüyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. ‘’Babacım babalar günün kutlu olsun’’ dedi ağlayarak. Yıkıldım olduğum yere. Ayaklarımda güç yoktu. Ahize duvarda bir sağa bir sola çarpa çarpa sallanıyordu. Haykırmaya başladım, kendimi tutamıyor altı senenin verdiği özlemle içim yanıyordu. Sallanan ahizeden baba diye bağırdığını duydum. Konuşmak istiyordum ama o gücü kendimde bulamıyordum. Gardiyanlar hemen beni kaldırdılar. Telefonda ağlayan kızıma fenalaştığımı söyleyip kapattılar.
Altı senden sonra ilk defa baba olduğumu hatırlattı bana kızım. Belki babalık yapamamıştım ona ama seviyordu beni bundan ötesi de boştu benim için. Tahsin hatırlamamıştı herhalde babalar günü olduğunu. Kutlardı yoksa.