Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız… Hepimiz heba oluyoruz…
C. Palahniuk
Dünya denen gezegeni iki boyutlu kağıda dökünce doğusunun ortasında kalan ama hem batıya hem de doğuya fersahlarca uzaklıktaki zifiri karanlık bir ülkede halk bombalar, bıçaklar, silahlar, hapishaneler, tecavüzler, biber gazları, tazyikli sular, sansürler, yolsuzluklar, yalanlar ve yasaklar içinde yaşarken en çok merak ettikleri şey çok uzaklarda bir adadaki bir yarışmadan o hafta kimin eleneceğiymiş.
Tüm yeteneklerin uçları sivri, can yakan törpülerle eğitimin aksak sistemlerince köreltildiği, insanların tektipleştirildiği, düşüncelerin hapsedildiği, kitapların gramla satıldığı ve bireyselliğin, sıra dışı en ufak bir fikrin bile hemen maskeli sistem bekçilerince yok edildiği bu ülkede yetenek programları reyting listelerinde başı çekermiş.
Bu acayip ülkede her gün onlarca kadın öldürülür, tecavüze uğrar, çocuklar evlendirilir, tecavüzcüler hemen salıverilir ama televizyon denen kara kutuda en çok izlenen programların başında evlilik programları ve vıcık vıcık aşk dizileri gelirmiş.
Patlamalarda insanlar ölür, maç çıkışlarında gençler bıçaklanır ve şehirlerin meydanları, parkları halka yasaklanırken bile ana haber bültenlerinde yemek tarifleri, haber kanallarında ise penguen belgeselleri varmış.
Kapkaranlık, kan kırmızı bir distopyanın tam ortasında yaşarken insanlar ve üretim, yaratıcılık, sorgulama yerin en dibine batırılırken ”tüket ve itaat et” mottosu reklamlarla, kampanyalarla, gösteriş meraklısı ünlülerle, aptalca magazin programları ve popüler kültürle insanların beyinlere sinsice akıtılırmış.
Ve tüm bu cehennem simülasyonunda televizyon dışı parlak, renkli; içi uyuşturucu zehirle dolu yalancı bir şekermiş.
Peki o gün adaya değil de, hayata kim veda edecekmiş?
KaraŞapka
Kaynak: http://karasapka.wordpress.com/