Sıcak bir yaz günü. Maraş otogarında bineceğim arabayı arıyorum en uzak peronda arabayı bulup yerime oturuyorum. Yepyeni bir araba, yolcular yavaş yavaş yerlerini alıyorlar.
-Yolculuk başlamıştır herkese hayırlı yolculuklar.
Zayıf, üzerinde siyah bir tişört, uzamış bir sakal, darmadağınık saçlar… Tişört kirli, üzerinde sanki inşaat tozu var. Çekinerek giriyor arabaya, başı eğik elinde biletini kontrol ediyor. Yerini buluyor, çekinerek yerine ilişiyor… El sallayan yok, yolcu eden yok, yanına koyduğu çantasında iki çeyrek ekmek duruyor, ”yolun açık olsun” diyesim geliyor. Araba Narlı ve Antep’ten geçiyor, tanıdık yerlerden yabancılar gibi geçiyoruz… Sarı ışıklı bir gökyüzü, asfalttan bir sıcaklık yayılıyor, yanımızdan geçen arabalar, küçük oyuncakları anımsatıyor. Dağınık saçlı adam gazete çıkardı okuyor, gökte pırıl pırıl bir güneş. Bu kadar güzel olmaya parlamaya hakkın var mı? Aydınlığı var eden kalpleri çalmaya hakkın var mı? Mola veriyoruz. Hem biraz ayaklarım açılsın, hem biraz temiz hava almak için arabadan iniyoruz otuz dakikalık mola bitiyor arabaya biniyoruz yeniden. Dağların arasından, yamaçlardan kıvrıla kıvrıla ilerliyoruz güneye gidiyoruz ama güneş arabanın bir sağında, bir solunda. Yol çizgileri teker teker arkada kalıyor.
”Gidiyorum, gurbeti gönlümde Diyarbekir yolundan Batman’a.” Bismil’de gün bitiyor, hayat bitmiş herkes kalabalıklar halinde evlerine gidiyor. Yaşlı bir teyze arabaya biniyor, yanında küçük bir çocuk araba ilerlerken koridorda koşturuyor, yaşlı teyzenin yanına oturuyor.
Teyze: ”Kîzamin runé bila tiştek né seré te qû bavé te ji girtîgehé derkeve bila te brîndar nebîne.” (Kızım otur başına bir şey gelmesin ki baban hapisten çıktığında seni yaralı görmesin)
-Teyze oğlunuz hapisten mi çıkıyor
-Evet oğlum
-Siyasi tutuklu mu?
Evet diyor susarak, çektiği tüm acıları gözlerinde görüyorum… Şehre yaklaşıyoruz, karanlık iyice bastırdı. Şehrin sarı ışıkları karanlıkta pırıl pırıl parlıyor. Bir kuyumcu dükkanının ışıl ışıl vitrini sanki, ışıklar içinde yoksunluğuna varsıl kılınmış acınası şehir, bu cesaretin olmasa başka türlü nasıl erişebilirdi bu ustalığa. Başka hayatlara hayat katan bir kudret tepesinde yularından tutanın buyruğuyla yağmayı kurumsallaştırırken, mırıldandığı özgürlük şarkıları ile umut veren o küçük çocuğa güzel bir gelecek veren yoksul hayatında bir umut yeşerten Batman’dayız sonunda. Birazdan ineceğim, toparlanıyorum…
2 comments
eyvallah kardeşim..
Hep acı yüreği kederli yazılarla karşınıza çıkıyorum, bu memlekette yüzü gülen hikayelerle, öykülerle olmak dileğiyle… sonuna kadar okutabildiysem memnun olurum teşekkürler.