Kitap okurken bazı roman karakterleriyle öyle bağlar kuruluyor ki insan karşılıklı oturup bir iki kadeh bir şey içmek, bir şeyler konuşmak istiyor.
Birlikte İçki İçmek İstenen Roman Karakterleri
(bkz: turgut özben – tutunamayanlar)
turgut’çuğum tutunamayanlar’ın 245. sayfasında meyhanede hazırlattığı gibi bir rakı sofrası açardı bana. heeyt ulan! selim’den konuşurduk sabaha kadar. turgut senden bir ricam var, olric’i karıştırma bu işe.
“bat dünya bat! iki gözün kör olsun da piyango bileti sat!”
“peki turgut”
(bkz: raif bey – kürk mantolu madonna)
ah be raif efendi… sıkılmadan dinlerdim senin o kürk mantolu madonna’nı. anlattıklarınla hepimizin yüreğini burkan o hikayeni hiç sıkılmadan dinlerdim senden rakımızı yudumlarken.
(bkz: Mustafa Kemal Atatürk – Gençliğe hitabe )
Bahsedilen Türk genci ile
(bkz: maria puder – kürk mantolu madonna)
ulan maria… yaktın koca reisi, ağlattın hepimizi! ne vardı sanki raif türkiye’ye dönerken sen de onunla geliverseydin. almanya’nın şöyle nezih bir kafesinde seninle reis hakkında konuşurken, güzel alman biralarından ısmarlardın bana değil mi?
(bkz: aleksis zorba – zorba)
heeeey gidi yaşamın pratiğe yansıyan filozofu! çek uzodan çek! bıktırdı bizi şu sirtaki artık ama sana şu enstrümanını al eline diyemiyorum ki… bilirim, gönlünden gelmezse çalmazsın sen onu!
(bkz: rodion romanovich raskolnikov – suç ve ceza)
petersburg soğuk, petersburg yalnız ve vicdan azabı dolu. redingotumun ceplerinden birkaç kapik çıktı rasko. gel bir şişe votka ve bir paket kuru balıkla gömelim acılarımızı bu şehrin karanlık sokaklarına. şansımız yaver gider de paramız artarsa sabaha karşı evde balık çorbası içeriz.
(bkz: ivan fyodoroviç karamazov – karamazov kardeşler)
bilirim, konuşmayı pek sevmezsin. benim de zaten gerçek dostlarım yanında rahatça susabildiklerimdir. seninle her zaman varoluşun hezeyanlarına kapılmaya varım be dostum. bak, ağlama sakın! babanın ölümü senin suçun değil. çek şu votkadan iyi gelir, yanında kvas da getirdim sana. “na zdarovye!”
(bkz: mathieu – özgürlük yolları)
suskunluğun ukala gösterse de, ben anlıyorum seni hocam. bu şarabın yanında kaşar peyniri güzel olmaz mıydı şimdi? tabii ya, bunu da anlamsız bulursun sen şimdi. tamam tamam sustum. paris’te gün başlayacak az sonra.
(bkz: jean baptiste clamence – düşüş)
biliyorum, insanları seviyorsun; çünkü düştüklerini gördün.
(bkz: meursault – yabancı)
bu sessizlik böyle iyi, afferin tanrıya. gerçi senin için “hepsi bir.”
(bkz: nastasya filippovna – budala)
çeeek votkadan güzelliğiyle yedi mahalleye nam salan nastya! sahi prens mışkin nerede? davet etsek mi? ama bak bak dalga geçmeyeceksin şu saf çocukla!
(bkz: yevgeniy vasilyiç bazarov – babalar ve oğullar)
hey jenya! bu şimdi bu votka şişesini nihilizmin neresine koyabiliriz acaba? taaamam tamam, kızma. şu zakuski’den de ye ki miden bulanmasın. nihil olursun valla.
(bkz: c. – aylak adam)
sana bir şey demiyorum, diyemiyorum. hareketlerinle zaten bulduk kafayı biz. rakıyı sek mi istersin yine?
(bkz: kamarot hasan – sokaktaki adam)
hasan yahu, bizim kamarot yakup nerde kaldı? bi şişe daha rom getirecekti güya. tek başına gömmüş olmasın bizimki? off deniz tutuyor beni!
(bkz: ömer – içimizdeki şeytan)
bi tutturdun içimizde şeytan var diye, bizi de kahrettin, macide’yi de. tamam tamam dolduruyorum bardağını. rakı sofrasında sakiliği küçükler yaparmış.
“Eğer berbat bir şeyler olmuşsa, unutmak için içersin; iyi bir şeyler olursa kutlamak için içersin ve hiçbir şey olmamışsa bir şeyler olması için içersin”
Peki siz kimle içmek isterdiniz?