Bedenim 75 yaşındaydı, fakat ruhum 13 yaşında ölmüştü benim. 13 yaşından itibaren tüm yaşanmışlıklarımı, tüm hüzünlerimi, tüm gülüşlerimi, pişmanlıklarımı ve iyikilerimi hep zeytin ağaçlarına yükledim ben. Çoğu benimle büyüdü bu zeytin ağaçlarının, çoğunun ismi var zihnimde. Kimisi ile dertleşir kimisi ile güler, kimisi ile ağlardım hayatımın belli kesimlerinde. Son kez yürüyorum, bu zeytin ağaçlarının arasından, son kez yüzleşiyorum sırtımda durmadan taşıdığım geçmişimle.
İdrisin önünde buluyorum yine kendimi her zamanki gibi. Acıyarak bakıyorum ona. Her zaman olduğu gibi de mi İdris? Bilir misin zeytin ağaçlarının gölgesi serin olur İdris.. Altında oturup gökyüzüne baktın mı güneş selamlar adeta seni. Huzur verir sana yapraklarından çıkan ses. Fakat sen öyle miydin İdris. Bir kere bile salıncak kuramadım dalına. Bir kere bile dalına çıkıp kitap okuyamadım dal kırılır diye. İşte sırf bu yüzden babamı aşı ettim sana. 13 yaşında ilk defa gördüğüm o adamı… Babam ben kundaktayken terketmiş anamı biliyor musun İdris.. Öldü demişler anama.. Anam evlenmiş beni ise anamın anası büyüttü. Yaşlı bir kadın ve elin çocuğu bir torun.. 13 yaşında geldi babam tekrar. Defalarca bu adam kim diye sorsam da baban dediler. Güldüm.. İçimde varolan en samimi duygularla güldüm o adama.. Sarıldım hemen koşarak sıkı sıkı o zerre kadar tanımadığım ama her gece hayallerimde yaşatıp her gece aşık olduğum adama.. İki gün sonra tamamen gitti babam.. O gün öğrendim İdris kırılacak bir dala asla tutunmayacağımı.. Sen öğrettin bana.. Yine Kemal ile karışmış dallarınız birbirinize. Kemal ve Babam, iki büyük aşkım, iki büyük nefretim.. Kader ortaklığı yapmış gibiler her an. Severek kaçmıştım Kemal’e. Bir gece herkes uyurken avludan çıkıp gidivermiştim Kemalin beni beklediği sokağın başına. Ne kadar güzel bakıyordu gözlerimin içine aşkla.. Fakat Kemal’in her kadına güzel baktığını sonradan anlamıştım.. Başka kadınların isimlerini sayıklayarak sevişirdi benimle. Başka kadınlarınların isimlerini kullanarak döverdi beni.. Ben hiç Birsen olmadım Kemal için hep başka kadınların ruhlarını taşıdım bedenimde.. Ölmeden önce demiştim ya sana Kemal benim hayatım damda geçti diye.. Her gece sızmanı bekledim damda.. Sızınca geldim yanına, üstünü öttüm, yüzüne baktım dakikalarca.. Baktıkça sevgim azaldı içimde, kinim, nefretim ise arttı durmadan.. Hatırlar mısın Kemal oğlumuz öldükten iki gün sonra bana üç seçenek sunmuştun. Kuma mı Erkek evlatlık mı yoksa senden bir daha çocuk yapmak mı!!! O gün ölmüştün benim için. En iğrendiğim seçeneği kabul ettim senden başka bir çocuk daha yaptım.. O gün ise ben ölmüştüm bilmem kaçıncı defa. Senden uzağa diktim Hasan’ı Kemal. Bak ters yöne oynuyor yaprakları.. En büyük hüznüm Hasan’ım.. İlk göz ağrım, ilk büyük göz yaşım.. En iyi dostum, dert ortağım. Hiç dokunamıyorum Hasan. Sanki dokunursam canın acıyacakmış, canım acıyacakmış gibi hissediyorum. Uzaktan bakıyorum sana her seferinde, istemsiz dökülen göz yaşlarım ile birlikte. Herkesten uzağa diktim seni. Seversin çünkü yalnız kalmayı, yalnız kalıp şarkılar mırıldanmayı.. Arada gelip şarkılar söylüyorum sana… Hatırlar mısın bilmem ama bir gün utana sıkıla yanıma gelip bir kıza aşık olduğunu anlatmıştın bana. Gözlerim dolmuş, oğlum diyip anlından öpmüştüm seni kız çok şanslı bir kız demiştim. Sarılmıştın bana. Ağlama anne daha düğünüme çok var demiştin daha yanı başındayım hayatımdaki tek kadın sensin şuan. Düğününü beklerken ağlamak için cenazende buldum kendimi. Hala o kıza uzaktan uzaktan bakar seni hissederim en derin hücrelerimde. Bak kardeşlerine kenetlendiler birbirlerine sonunda.. Yan yana dizdim onları.. Hep yanyana olsunlar, hep birlik içinde yeşersinler diye. Rüzgarın geldiği yöne Leylayı ektim. Bilirsin güçlü kadındır Leyla. Kolay kolay kırmaz dallarını, kolay kolay kırılmaz. En arkaya İhsanı ektim. Savruktur İhsan, rüzgara karşı hep bir destek bulsun dedim. En kırılganımız Canseli ise ortalarına ektim. Cansel senden sonra benim acılarıma merhem olarak doğduğundan mı bilmem, içimden bir yerde hep onu korumak gelir. Çevresine kardeşlerini ektim bu yüzden, güç alsın dikine yeşersin diye.
Her zeytin ağacının bir melodisi, bir hikayesi vardır Hasan. Kimisinin gölgesi serindir, kimisinin dalları kuvvetli, kimisinin yaprakları hışırdarken huzur verir, kimisinin gövdesi çürür böceklenir. Ben her zeytin ağacına sizi kazıdım Hasan… Bazen güldürdünüz beni zeytinlerinizi dibe dökerek.. Bazen hüzne boğdunuz beni dallarınızı kırarak, dallarımı kırarak. Bugün bir yeğenin daha oldu Hasan. Zehra dedik Zehra bebek.. İsmini yansıtıyor adeta yüzünde. Gözlerinin içi gülüyor o minicik ellerinin arasından. Ellerimin arasına aldım onu. Gözlerinin içine baktım ve yıllar sonra ilk defa içimdeki zeytin ağacı yeşerdi. Zehram can suyu oldum benim zeytim ağacıma. Her zeytin ağacının bir hikayesi vardır Hasan. Bazı hikayeler sadece yaşanır, bazı hikayeler ise zorla yaşatılır…
“Birsen Abla! Başlayalım mı?”
“Evet Mustafa. Kesin tüm zeytin ağaçlarını…”