Dinleyin, burası çok karışık . İçimdeki tüm sesleri bastıran bir sessizliği var evin. Ben yine aynı bilindik yerde oturuyor, tek kalmışlığı duvardaki saatin tik-tak sesinde sayıyorum.
Bakın, toparlayamıyorum. Hepsinden vazgeçmek üzere onu benim yapan her şeyi döktüm önüme. Şurası bir türlü birbirimizi bulamadığımız sokak. İşte şu yolda gülüşmüştük. Tam burası denizdi.
Bilmiyorsunuz; içim felaket. Ben bunları size yazıyorken o sigara içiyordur ve çok yalnızdır. Tüm gezegenler iç içe geçsin, gök kendini asmaya karar versin ve o, kendini kötü olmadığına ikna etsin diye bekliyordur. Üşümenin, titremenin ve kalan tüm şeylerin havayla değil acılarıyla ilgili olduğu bir terasta yüzyıllık sevdasıyla sigara içiyordur ve çok yalnızdır. Ben, yalnızlığına tutunabilmek için önüme döktüklerime değil kilometrelerce uzağa uzanıyorum. Kollarım, ellerim hiç yetişmiyor.
Duymuyorsunuz, burası çok sessiz . Eskisi gibi kapı ağzında onun sesini istiyorum, döktüklerimi toparlamaya çağırıyorum onu da. Eskisi gibi. Kıpırdamıyor bile. Aslında niye böyle yapıyor anlamıyorum. İstediği zaman çok güzel gelirdi o. Zaten ne olursa hep bir anda olur. Beklemediğin anda kapı çalar vakitsiz bir postacı, yanından ayırmayacağın bir kitabı getirir. Kimi zamansa aniden, bir daha yanından ayrılmak istemediğin kişi çıkagelir.
Her ne olursa aynı hızla dönüp gider tam hayatının ortasına yerleşecekken. Mesela en kalabalık metro duraklarından birinde bir sonraki gelişine kadar son görüşün olduğunu sanırsın, bir daha gelmez. Kendince haklı olması bir yana, vedamın parçalanıp yok olmasının suçunu bir daha uğramayacağı bir kentin metro duraklarından birinde bulur. Gerçi ardından dökecek bir tas su bulamadığım için gözden kaybolana kadar arkasından bakarken bir defa bile dönüp el sallamamasından anlamalıydım o ayakların bir daha bana doğru yürümeyeceğini.
Sahi, şu tekli koltukta oturuyorken nasıl geldik buralara?
Etraf öyle boş, boş sandım. Hiç anlaşılmamış olmanın vermiş olduğu romantik acılar kadar boş.
Bakın, anlamıyorsunuz. Yüzleşmek zaten zor bir şey. O kadar basit olmuyor. Vazgeçiyorum. Çünkü yine anlamayacaksınız; onu benim yapan her şey, kendimi bana daha da yabancılaştırıyor.