Ne yazmak istiyorum bilmiyorum. Bir anda kalemi kağıdı aldım ve oturdum başına. Anlatacak bir şeyim de yok aslında. Hissettiğim bir şey veya biri… Tamamen boşluktayım sanırım ama parmaklarım, parmaklarım yazmadan durmak istemiyorlar. Yazdığım her kelimede sanki ruhum hafifliyor. Yüreğimde tonlarca yük varmış gibi hissederken her kelimemde hafifliyorum. Yazmaya yeterince devam edersem bir tüy kadar hafif kalacakmışım gibi hissediyorum.
İçim sıkılıyor, duvarlar üzerime üzerime geliyor. Bu kalemi her bıraktığımda bir acı saplanıyor içime. O acı yavaş yavaş içine çekiyor beni. Sesim çıkmıyor, yalnızca gözyaşlarım süzülüyor yanağımdan boynuma.
Yağmurlar yağıyor hayallerime. Fırtınaların başrolü oluyor çaresizliğim. Bir işaret yahut güç bekliyorum. Beni bu karanlığın içinden çekip çıkaracak bir şeyler… Korkuyorum galiba. Tek başıma savaşmaktan mı korkuyorum yoksa savaştıktan sonra tek başıma kalmaktan mı bilmiyorum ama korkuyorum. Bu his büyüyor içimde. O kadar kontrolsüz büyüyor ki, bana yer kalmıyor içimde. Kendimi dışarı atmak istiyorum ama ruhumu söküp atamam ya? Hem söksem bile, ben ruhumu nereye götürürsem götüreyim bu his peşimi bırakır mı? Hiç sanmam. Ben kayboluyorum o karanlıkta. Yönümü bulmak için neye ihtiyacım var? Işığa mı? Işık zaten benim içimde değil mi? Niye ortaya çıkaramıyorum? Niye başarısız oluyorum? Yeterince inanmıyorum sanırım. Yakında inanırım. Belki. İnanmaktan başka çarem yok ki. Saçmalıyorum işte. Birtakım saçmalıklar dökülüyor parmaklarımın ucundan. Geçecek. Hepsi geçecek.