Kan çanaklarına dönmüş iki yeşil göz bakmakta sana aynanın arkasından ve ruhunu esir almış kalıcı matemle savaşmak zorunda…
Etraf çürümüş et kokuyor. Oldukça hayran olduğun o müthiş yıldızlar bu kez aydınlatmıyor yolunu. Elini gezdiriyorsun çamurda sessizce. Vıcık vıcık sesleri kulağına geliyor. Islaklığını hissediyorsun kahverengi bulamaçın. Kokusunu hissediyorsun her zerrenle ve tadını alıyorsun afiyetle. Çürümüş et kokularına çürük meyve ve dışkı kokuları ekleniyor. Dudaklarından kanlar oluk oluk akmakta. Demirimsi tat dilini yakıyor. Bu kez bırakıyorsun kendini kocaman birikintinin içine. Çamurun ruhuna doluşunu kutluyorsun memnuniyetle. Bu bir bayram! Kargaların etrafta bıraktığı ilahi sesi işitiyor sessizlikten sağır olmuş kulakların. Tanrı elini uzatıyor göz yakıcı karanlığın arasından aciz, sevilmeye muhtaç, cılız bedenine. Boğazını kavrıyor bir ışık, bastırıyor daha derine. Nefes almak ne mümkün! Yeşil gözler açılıyor ardına kadar ve son nefesinde kargaların ilahisine eşlik ediyor. Çırpınmak ne mümkün! Kul olmaktan hırpalanmış beden son kez Tanrının elini kavrıyor ve ilahisine son kez eşlik ediyor. Bedeni özgür, ruhu acıya tutsak, gözlerinde iki zehirli damla. Dudaklarındaki kanı emiyor bu kez. Bu bir bayram! Acı doluyor kulaklarına avaz avaz. Bu bir bayram! Gözkapakları selamlıyor sonsuzluğu usulca. Bedeninin hapsolmuş o katrandan çekip çıkarıldığını hissediyor kargaların ilahisinin son ağıtında. Ve nefesi karışıyor leş kokuları arasına. Bu bir bayram!