BU YAZIYLA AFFETTİM SENİ VE BAĞIŞLADIM KENDİMİ…
“Kalbimin derinliklerinde unutulmaya yüz tutulmuş bir siluet vardı. Arada belli belirsiz gözümün önüne gelir, kendini bana hatırlatmadan rahat durmazdı. Varlığı hep bir adım ötemdeydi ve onu çoğu zaman ensemin dibinde hissederdim.
Tüm bunlara rağmen mutluydum. Ya da en azından mutlu olmam gerekirdi. Olmalıydım da! Herkesi sevemezdim bu bir gerçekti. Her şey sevilmez, sevilemezdi… Bazılarını elemek gerekirdi şu hayatta.
Nefret…
Sevgi dolu olmak yerine içimi kaplayan o keskin duyguya bayılıyordum. Ağlanacak, sızlanacak konum dahi kalmamıştı. Bu duygu, beni tüm dünyaya karşı güçlü kılan tek şeydi. Tek bir kişiden bile nefret etmek duygusu bende nelere bedeldi. Koca bir dünyaya karşı tek bir kişi… Bir kişinin yarattığı o incinmişlik duygusunu yok edebilmek yerine, belki de beni yavaş yavaş yok etmesini istemiştim.
Şanslıydım. Zaman denilen şey o kadar mükemmeldi ki, acılarım belki kabuk bağlayamamıştı ama bir şeyler nefret duygumu köreltmeye yetmişti bile. Ta ki o güne kadar… ”
Sıcak mı sıcak bir yaz ayının, perşembe günüydü. Vakit öğleni geçmişti. Yine bir yazarlık kursunun bitiş zamanlarındaydık ki birden kulaklarıma doğru yayılan o sese yöneldim. O ses bize, sevmediğimiz bir kişiyi neden sevmemiz gerektiğini anlatan herhangi bir yazı yazmamızı söylüyordu. Ah Tanrım bu bir şaka olmalıydı! Eğer bu bir şakaysa, gerçekten hiç hoş değildi.
Ayaklarımı sürüyerek çıktım oradan. Şu son sözler bende soğuk su etkisi yaratmıştı. Ve ben yine, yine, yine… O duygularla karşılaşacak; kendimi bir kez daha ondan nefret ederken bulacaktım. Oysaki ondan nefret etmek hâlâ içimde ona karşı bir şeyler hissetmek demekti. Nefrette bir duyguydu ve bu duygularımı hak edecek biri bile karşımda yoktu.
İlerleyen günlerde yapabildiğim tek şey; onu neden sevmem gerektiğine dair sebepler aramaktı. Hatta nefretin çoğu zaman çok sevmekten kaynaklandığını okuduğumda, bir daha nefret ettim ondan ve kendimden.
Ne yazık ki böyle durumlarda Yunus Emre’nin, “Yaratılanı severim, yaratandan ötürü” sözü yetmiyordu bu içimdeki öfkeyi durdurmaya. Ah nasıl bir duyguydu bu nefret etmek?
Sadece düşünüyordum. Elimde yazılı bir paragraf, paragrafı geçtim bir cümle bile yoktu. Düşünmek yormuştu ve bu hiç iyiye işaret değildi. Ben de bu yüzden sadece okudum. Sevgi ve nefret hakkında o kadar çok şey okudum ki; şu an içimde yok olan o duygudan eser olmadan yazıyorum yazımı…
Geçmişte beni inciten ne varsa onlardan kurtulmuştum. Tamam belki ondan nefret etmeyi çok öncelerden bırakmıştım ama bu yine de onu sevmeme yetmiyordu. Anlamak gerekiyordu. Bir şeyleri idrak etmek ve sorunu kökünden çözmek yerine… “Anladığımız varlığa karşı nefret duymayız.” demiş Marie Guyav. Oturdum ve anlamaya çalıştım… Ve sonunda anladım ki; o kendine yakışanı yapmıştı. Tercih onundu. Nefret etmem onu asla değiştirmeyecekti. Aksine, nefret; elma sepetindeki çürük elmaydı ve onu sepetten çıkarmazsam diğerlerini de bozacaktı zamanla. Ve bugün ben, o çürük elmayı sepetten attım!
Bağışlamak ve unutmak gerekiyordu. Ve bazı kimseler birinden nefret etti mi tüm dünyadan nefret ediyordu. Bu döngüyle beraber kimseyi sevemez hâle geliyordu. Onu affetmeye, kendimi bağışlamaya karar verdim. Bunu siz de denemelisiniz sevgili dostlarım…
Yalnız şunu unutmayın ki, “Yaradan yaratmaya değer kıldıysa, o değerlidir.” Bize yargılamak, nefret etmek düşmez. Bizler hep iyi olacağız ve kötülüğe güzellikle cevap vereceğiz. Ve daima, ne olursa olsun seveceğiz. Çünkü sevgi, ruhun güzelliğidir.
2 comments
:).Ne bu şimdi bilmiyorum ama yazdığın bu yazının sevgiden uzak nefret içeren bir eşini dün sayfalarca yazdım öyle bir nefretle ,kinle yazdım ki lakin nefretin silinmesi gerekiyormuş ki ctrl+a ardından gelen kazara bi shift aldı götürdü.Senin sevgiyle nefreti alıp götürmen gibi :).Gö<yaşlarıma yol olan bu yazın için de teşekkürler :).
Bu yazıyı ödev konum olduğu için yazdım ve benim için bir şeylerin başlangıcı oldu. İyi ki yazmışım dedim. Bütün yazılarım da ne hissettiysem onu yazmışımdır. Fakat bu yazı bir affediş ve bağışlamaya sebebiyet verdiğinden benim için önemli. Bir kopyasını hocama yolladığımdan imha etmem de mümkün değil artık 🙂 Ama sen en güzelini yapmışsın.