Yatağın dışı ne kadar da soğuk. Çeyizden kalma yün yorganlar ısıtıyor dermanı kesilmiş düşlerimi , takati kalmamış sözlerimi. Burası benim dünyam. Varlığıma armağan hayallerim ilk burada ayaklandı. Gecenin esrikliğine tutulmuş alevlerde hala sabahın mahmurluğu var. Birbirine kavuşamamış dört kerpiç duvarda dört hasret hikayesi, dört ağıt, dört mısra yankılanıyor; nakaratsız, ölçüsüz, redifsiz…
Odam ne kadar da dağınık bugün ve kalabalık… Yine hayatı kaymış yıldızlar var; ulu orta darmadağın, balık istifi… Dolambaçsız, kestirme melodilerle yankılanan ninnilerden kalma, uyumuş ama büyüyememiş çocukluğumda burada. Uzaklardaki krallıklardan düşlerime iltica etmiş kahramanlar da var korkularımda…
Bu kaotik odanın üşengeç zeminini ağır ağır kayıyor ayaklarımın altından; müsaade istemeden, veda etmeden. Bugün günlerden rüya. Yarın rüyaertesi. Sonrası gerçek. Ertesi gün beklide gerçekleşmeyecek. O yüzden artık kalkmalıyım kimseyi uyandırmadan. Kalkıp yeni düşler giymeliyim, rengarenk.