Bu ülkede çocukluğu ve ya gençliği sorunlu geçmemiş birileri var mıdır? Varsa da gamsız, kedersiz bir ailenin çocuğudur. Nadirdir bizim memlekette.
Benim çocukluğum da gençliğimde sorunlu geçti. Sorundan kastım yaramazlıklar, ergenlikler filan değil.
Çocukluğumun 6 yaşına kadar olan bölümünü pek hatırlamıyorum. O yaşıma kadar Adana dayım. Sonra bir takım sebeplerden dolayı Mersin’e gidiyoruz. Halamın evine. Sorunlar bitmiyor. Babam yurt dışında çalışmaya başlıyor. Ortadoğu. Irak. Savaş zamanları. Tam olarak ne zaman gittiği aklımda yok. Ama yanılmıyorsam 8 ya da 9 yaşındayım. Bir akşam babamın kuzeni bizde. Televizyonda haberler. Haberlerde Irak. Savaş. Bombalar. Çocuğum. Korkularımı da büyük yaşıyorum. Babamın kuzen başlıyor konuşmaya ” Acaba savaş buralara sıçrar mı, babanız ne yapıyor acaba, gitti savaşın içine… ” Bazı insanlar ki bu insanlardan etrafımda çok, konuştuğunun nereye gideceğini, karşındakine zarar verebileceğini hiç düşünmüyor. Babamın kuzende öyle bir insandı.
Annemin gözüne baktım. Yüzü asılmıştı. Daha da korktum. Ağlayacaktım. Ama ağlayamazdım. Çocukluğumda kafama işlenmiş birşeydir. Erkekler ağlamaz! Karşılarında ağlamadım. Tuvalete gittim. Kuzenin sesi tuvalete kadar geliyordu. Konu değişmişti. Ama onun sesinden gıcık kapmıştım bir kere. Konuştukça daha da kötü oldum. Tutamadım elbette kendimi. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Bir yandanda sesimi duymamaları için uğraşıyordum. Çok ağladım. Gözlerim şişmişti. Kendimi çok sıkmaktan vücudum ağrıyordu…
İşte ben, o gün büyüdüm. Halamın tuvaletinde. 8 ya da 9 yaşında. Çok erken büyüdüm. Sorunlarımda burada başladı zaten. Çok çok erken büyüdüm.
O günden sonra biriyle tanıştım. Çok geveze olan, benim içimi yiyip bitiren biriydi bu. İç sesim. O günden sonra hiç susmadı. Sanırım ölene kadar da susmayacak gibi.
“Olaylar ve düşünceler, kafamın içinde sürekli acılar olarak birikti.” Tezer Özlü