-Bak! Gördün mü?
+Sis olmuş odamda ki düşünceler.
-Gördün mü?
+Ben bile kendimi göremez oldum.
-Daha ne var görülecek?
+Ama kapının altından gelen güneşin ışığını görebiliyorum.
-Hayır.. Hayır… Benim yansımam o ışık.
+Sen kimsin?
-Ben kurtuluşun.
+Yalan… İnanmıyorum artık odamın karanlığı aydınlatıyor beni.
-Saçmalıyorsun, karanlık ışık vermez ki.
+O karanlık, benim düşüncelerim, odam ise hala aydınlık.
-Aptal! Düşüncelerin , odanın ışığını sömürüyor.
+Ya ben düşüncelerime körsem…
-Artık kendini bile tanımıyorsun demek!
+Ben düşünceden ibaret miyim?
-Düşünce yok ki sen olasın.
+Felsefe yapma adamım, pencereyi açınca gider sis.
-O zaman ben gireceğim içeriye bil.
+Nasıl bi çelişki istemiyorum seni.
-İsteme, kendinle konuştuğunun farkında bile değilsin.
+Git başımdan beni deli biri olarak göstercek senin kurtuluşun.
-Senin düşüncelerin deli bana ne gerek var?
+Sana ne gerek var işte git başımdan memnunum halimden.
-Oysa senin için hayat sadece zevk almaktı değil mi?
+Ve şimdi oldu benim için cenk vakti.
-Kendinle savaşmak acı birşey.
+Oysa silah kullanmayı bile bilmiyorum.
-Silahın elinde görmüyor musun?
+Kalem mi? Haha…
-Kurşunu seni karanlığa gömdü biliyorsun.
+Ama benim ki bağımlılık bırakırsam krize gircem biliyorsun.
-Hadi aydınlığı anlat kaleminle.
+Benden ölümümü isteme.
-Aydınlık ölüm müdür?
+Defol başımdan başa dönmeyelim.
-Şimdilik gidiyorum ama başa dönmeden başına görmeyeceksin.
+Defol! Kalem bana ilaç.
-Unutma, narkoz da bi ilaçtır…