sen gittin ya bütün kestaneler kararır artık kurşuni bir hüzünle boyadım güzel yüzünün hatırasını aklımda kalan birkaç engebeden oluşuyor yüzün yüzün, çığlığının sekip de geri döndüğü duvarların renginde kaybolmuş yüzün, birkaç alın yazısını içinde barındırıyor, hapsolmuş kaderine dualarla meyil vermeye çalışan bir günahkar gibi sanki durduk yere ruhunu karartmış gibi sanki ensenden sırtına akan ter gibi gibi işte.. eşi yok hiçbir hatıranın yüzün, sobanın üstünde kararan kestaneler gibi sen gittin ya bütün yapraklar sararır artık sevemedim hiç elvedaları dudaklarımın arasına sıkışmış kelimeler diziliyor “hoşçakal” ın ardından ben gitmeyi de kalmayı de beceremiyorum tabiatıma uymuyor, vahşi bir hayvanım sözden anlamam, durmayı bilmem tek bildiğim şey hiçbir şey sevmediğimdir usülüne uygun yaşanan her sevdanın amına koyayım usülüne uygun ölümler yakışır bana, naaşımı gömmeyin kimsesizler mezarlığına ben ona aidim, aittim.. sen gittin ya garanti.. bir melek intihar eder artık