Siz de düşündünüz mü arada benim gibi bilmiyorum. Bazen sırf cevaplar için sorular yöneltiriz karşımızdaki insana. Buradan bakınca saçma ve mantıksız gibi görünse de onaylanmak içgüdüsüyle yapılıyor bu. Peki, neden ihtiyaç duyuyoruz ki onaylanmaya bu kadar? Var olma sebeplerimizden biri olduğunu düşünmemekle beraber hala bir cevap verebilmiş de değilim kendime.
Ben, her zaman hoşlanan bir yapıya sahip değilim söylediklerimin onaylanmasından. Evet, egolarımıza iyi geldiği muhakkak, iyi hissettirdiği de doğru ama her zaman için değil, bazen’ler için bu böyle. Kendi açımdan baktığımda bu duygulara ya da doğrulara sürüklüyor cümlelerim beni.
Genele baktığımızda durum biraz değişiyor sanırım. ‘Aferinleri, bravoları’ almak ,her zaman dahi olsa, doping etkisi yapıyor her nedense. Kanımca bu duygu ve düşünceler benliğimizi ve doğrularımızı bizden alıyor ve sadece alkış toplamak için yaşayan bireyler haline getiriyor bizi. Bu haldeki bireyler, haliyle zaman zaman cevabını bildiği soruları sorup egolarını (güya) şişirmekle meşgul oluyorlar.
Bu bireyler bilmeliler ki kıymetli sorular, ezber cevaplardan çok ama çok daha sağlam basar yere. Cevaplar çoğu kez ezberdir fakat sorular akıl ve mantığa dayanır. Hem yine bilmelidirler ki soruların ağırlığı zamana daha dayanıklıdır cevaplardan. Öyle cevaplar vardır ki tarihte, sorulardır o cevapları var eden. Bu yüzden dilerim ki bu cevap düşkünlüğü, yerini soru düşkünlüğüne bırakır.