daha yeni çıkmıştı topraktan,
kücük masum bir çiçekti…
bilemezdi neler geçecek başından,
üzülmek kaderindeydi…
kaderini başkası yazmıştı,
en çok da buydu canını acıtan…
kopardılar o çiçeği, ayırdılar topraktan,
koydular bir saksıya, “büyü” dediler ona…
çiçek toprağa hasret,
güneşi izlerdi cam kenarından…
saksıdaki çiçek büyüdü elbet,
lakin “o” hala toprağa hasret…
ne güzeldi öyle dokunmaya kıyamazdın,
ama dokundular, kırdılar onu maalesef…
sonra bir gün kırdı camını, kaçtı o çiçek,
yapraklarıyla kuş gibi uçtu güneşe
ve en sonunda konuverdi toprağa..
saldı tekrar köklerini,
gözyaşlarıyla suladı kendini..
o hala güzel bir çiçek,
ama kokusunda hüzün var…
yine de güneşe çok yakın
yine de toprakla bir bütün..
artık kimse onu koparamaz,
kimse onu üzemez…