ÇIKMAZ SOKAK
” Eski bir çoban türküsünde saklıydım ben, dilden dile dolaşsa da hoş, anlaşılmayan.
Sokaklarda yaşayan bir garip evsizdim ben, kimsenin bilmediği hikayeleri olan.
Masa başında gece gündüz çalışan bir memurdum ben, yürüye yürüye nasır tutan.
O eskiden kalma ahşap evlerin harcıydım ben, kim bilir kaç güneşi selamladığı halde ufak bir damla suyla dağılan.
Ve normal bir insandım ben, içinde soğukkanlı bir katil barındıran… “
————
Tavşanlı Gazetesi 21 Ekim Tarihli Manşet Haberi:
“Tavşanlı’da bulunan 2 ceset tüm gözleri Tavşanlı’ya dikti..Bulunan cesetlerin ikisininde tam gırtlaklarından yara alarak ölmeleri bu cinayetlerin sahibinin tek bir kişi olduğunu göstermekte.” şeklinde konuşan Başkomiser İlhan M. olayı çözmek için ellerinden geleni yaptıklarını da ilave etti.Bir gün içinde işlenen cinayetlerin birine mesaj gönderip göndermediği ise meçhul.Tavşanlı Kaymakamlığı’ndan yapılan duyuruda vatandaşların temkinli olmaları gerektiği ve çok mecbur kalmadıkça akşam saat 9’dan itibaren dışarıya çıkmamaları gerektiği duyuruldu.”
————
Taze biçilmiş çimen kokusu vardı havada. Şehrin o ağır,pis,geniz yakan kömür dumanına karışan.Caddelerin üstünde gezinen tek tük insan ise bu kasvetli havadan olabildiğince az teneffüs etmek için hızla ilerlemekteydiler.Sokaklarda başıboş, özgür ve bir o kadar da aç ve sefil yaşayan hayvanlar bile bunalımdaydı bu şehir yüzünden.Bu şehir, kendini yüceltmek için kendini öldürüyordu.Karanlık sokaklarda derin düşünceleriyle boğuşan siyah kapüşonlu genç ise ağır adımlarla, kulağına taktığı kulaklıklarla ilerliyordu.Ruh hali son derece bozuktu tıpkı bu şehir gibi.Elinde beceriksizce gazete kağıdına sarılmış bira kutusuyla birlikte, ağır fakat bir o kadar da acele eden adımlarla arşınlıyordu caddeyi.Uzun bir süre bu şekilde yürüdükten sonra koşmaya karar verdi.Koştuktan sonra daha iyi düşünebildiğinin farkına varmıştı az bir zaman önce.Koşmaya başladı.Önce nefes alıp vermesi sıklaştı.Sonra kalbinin sesini tam olarak duymaya başladı.Bir çöp kutusunun yanından geçerken gelişine salladığı bira kutusu ise çöp kutusuna değmemişti bile.Aldırmadı.Devam etti koşmaya.Cebinden telefonunu çıkarıp sesini açtı dinlediği müziğin sonuna kadar.Fazla dayanamazdı koşarken, yine dayanamadı.Yavaşlayıp yürümek zorunda kaldı.Fakat vücudundaki o hızlanma, beynine de yansımıştı.Hızlı bir tempoyla yürümeye devam ederek düşünmeye başladı.Evden çıkmadan önce babasının altıpatlarını almıştı yanına.İntihar etmek için.Elbette intihar etmeyecekti, edemeyecekti.Bunu adı gibi bildiği halde almıştı yanına silahı.Hayatının her köşesinde yığınla sorunu vardı.Arkadaşlarıyla, ailesiyle, öğretmenleriyle… En çokta ailesi ve arkadaşlarıyla olan sorunları koyuyordu ona.Fazla arkadaşı yoktu.Olanlarla da samimi değildi fazla. Merhabalaşırdı sadece.Yalnızlık duygusundan nefret ediyordu.Fakat bu duygudan ne kadar nefret etse de kendini yalnızlığa iten yine kendisiydi.Bunu fark ettiğinde kendine okkalı bir küfür savurdu sesli olarak.Bunları aklından uzaklaştırarak yine koşmaya başladı. İki dakika olmamıştı ki koşmaya başlayalı bir ses duyduğunu sandı.Sokaktaydı sonuçta elbet ses olacaktı.Aldırmadı, devam etti.Fakat birkaç saniye sonra daha şiddetli olarak duyunca durup kulaklıkları çıkardı kulağından.Bir kadın çığlık atıyordu arka sokakların birinde.Hızla ara sokağa dalarak koşmaya başladı sese doğru.Kendi içinde çelişkiye düştü bir an ne yaptığıyla ilgili fakat kendine tekrardan okkalı bir küfür savurarak daha da hızlı koşmaya başladı.Üçüncü sokağı yeni geçmişti ki sağ tarafında kalan sokakta bir kadını sıkıştıran iki kişi gördü.Hızla kendini geri çekerek çöp kutusunun arkasına saklandı.Kimse bir şey duymamıştı.İzlemeye başladı saklandığı yerden karşısında olanları.Adamlar, adamlar demeye bile dili varmıyordu, çaresiz kadını sürükleye sürükleye götürüyorlardı sokak boyunca.Daha fazla dayanamadı.Olduğu yerden aniden fırladı ve altıpatların şarjörünü yuvasından çıkarıp hızla çevirdi.Birkaç saniye şarjörün dönüşü izledikten sonra sertçe yerine taktı.Silahta tek bir mermi vardı fakat karşısındaki şerefsizler bunu bilmiyorlardı sonuçta.Şarjörün sesini duyan diğerleri hızla geriye döndüler.Elinde silah olan, siyah kapüşon giymiş birini görünce afalladılar.Biri kadını bırakıp kaçmaya başladı.Diğeri ise olduğu yerde kalmıştı fakat kadını da bırakmıştı.
“Bakma lan aval aval! Ben seni gebertmeden önce defol git buradan.” diye bağırdı kapüşonlu.Kadın ise o bağırana kadar onu fark etmemişti bile.Canıyla uğraşıyordu kadıncağız.Adamın afallaması hala sürüyordu.Fakat hiç beklenmedik bir şey oldu orada.Az önce yerde canıyla uğraşan kadın, elindeki kocaman avcı bıçağını az önce kendini sürükleyen adamın gırtlağına basıverdi.Boğazından fışkıran kanlar içinde yere yığıldı adam.Elinde ki silahla kala kalmıştı kapüşonlu.Kadın ise hızlı adımlarla ona yaklaşıyordu.Korktu elindeki silaha rağmen.Kadın yaklaştıkça geri geri gitmeye başladı.Bir taraftan da bağırıyordu “Gelme ateş ederim !” diye.Nihayet kadın durdu aralarında on metre kala.
“Hem benden korkuyorsun, hem de beni kurtarmaya mı çalışıyorsun ?” dedi kapüşonluya.Ne diyeceğini bilemedi fakat ezik görünemezdi şu durumda.
“Adamın gırtlağını kestin be ! Madem kendini bu derece koruyabiliyordun, niye sürüklettin kendini o kadar ?” dedi kadına doğru.
Kadın şöyle bir dönüp sokağın ortasındaki kan göletinin içinde yatan adama baktı.Biraz daha sürtseydi bıçağı kafası kopardı büyük ihtimal.Sonra tekrar kapüşonluya döndü.
“İki kişiydiler, ikisine de karşı koyamazdım.Onları korkutup kaçırdın, en azından elindeki yaptı bunu sen değil.Bende fırsatını bulup doğradım.”
Kadın çok soğukkanlıydı.Ve en ufak bir duygu belirtisi göstermiyordu.Elinde silah olan o olmasına rağmen karşısındaki kadından deli gibi korkuyordu şu an.Fakat kaçmayacaktı.
“Peki bana bir şey yapmayacaksın herhalde ? Kurtulmanı sağladım sonuçta.” dedi kadına.Kadın bu soruyu bekliyordu sanki.Giderek yayılan bir gülümsemeyle karşılık verdi bu soruya.Kapüşonlu genç cevabını almıştı.Hiç düşünmeden bastı tetiğe.Kadını tam adem elmasından vurmuştu.Parçalanan boğazın içine enseden giren ışık doluyordu. Hafif gri bir duman çıkmaya başladı yaradan. Nefes borusunun ucu, kadın nefes almaya çalıştıkça kanla doluyordu.Kadın yere düşerken gözlerinde oluşan o ifadeyi görünce garip bir haz hissetti içinde kapüşonlu.İçini garip bir duygu kaplamıştı.Adrenalinin verdiği haz gibiydi fakat daha da müthişti.Ağır ağır kadının yanına gitti.Sırtüstü çevirdi.Gözleri açıktı kadının.Dehşetle bakıyordu sonsuza doğru.Sol elini uzatıp kapattı kadının gözlerini.Sonra kadının bir ailesi olup olmadığı geldi aklına.Daha da önemlisi kim olduğu.Kadının montunun ceplerini aramaya başladı teker teker.Bir not defteriyle kurşun bir kalem buldu.Aldı ve yürümeye başladı.Sanki az önce birini öldüren o değilmiş gibi gayet sakindi.Silahını yeniden beline takmıştı.Silah sesine birilerinin mutlaka geleceğini biliyordu.Kafasına dank etti daha sonra.O kadını öldüren oydu, fırladı olabildiğince hızlıca.Rüzgar gibi geçti sokakları.Bir dakika kadar sonra duymaya başladı polis sirenlerini.Giderek yaklaşıyorlardı.Artık iyice kenar mahallelerdeydi.Ortalık gecekondularla doluydu.Daha da zorladı kendini koşmak için.Sokağı dönünce karşısına virane bir ev çıktı.Oldu olası hep korkmuştu gece vakti böyle yerlerde dolaşmaktan fakat daldı evden içeri son hızla.İkinci kata çıktı.Biraz etrafına bakındıktan sonra evde bulunan tek mobilyaya, yani geniş bir odanın tam ortasında bulunan eski bir sandalyeye oturdu.Tam ortasındaydı zifiri karanlık içindeki odanın.Bu karanlıkta buraya kadar nasıl çıktığını bile anlamadı. Az sonra zifiri karanlık odanın içinde gözleri ona oyunlar oynamaya başlayacaktı.Odada tek bir pencere vardı ve tam sokağa bakıyordu.Cesaret edemedi pencerenin yanına gitmeye.Az sonra pencereden içeri sarımsı bir ışık doldu. Daha sonra da yanıp sönen mavi-kırmızı ışıklar.Az bir süre sonra ise evin kapısı gıcırdayarak açıldı.İçeride bir takım ayak sesleri duyulmaya başladı.İkinci kattaydı, eğer karanlıktan dolayı cesaret edemezler de yukarı çıkamazlarsa kurtulurdu.Nitekim aşağıdan bir patırtı geldi.Polislerden biri küfrede ede evden çıkıp polis arabasına bindi.Tüm seslerden her şey gayet anlaşılıyordu.Beş dakika sonra polis arabası gitmişti.Ağır ağır kalktı yerinden.Pencerenin yanına gitti.Sokakta kimse yoktu, geri dönüp alt kata indi.Neden sonra saate bakmak geldi aklına.On ikiye çeyrek vardı.Temkinli bir şekilde çıktı evden.Elinde boş olmasına rağmen tuttuğu altıpatlarla beraber.Sokağa çıktığında ortalıkta kimsenin olmadığına emin oldu.Acele şekilde ayrıldı sokaktan.O sokaktan ayrılırken, az önce saklandığı evden üç çift göz izliyordu gidişini.
Yaklaşık olarak on dakikadan biraz fazlaydı koştuğu süre. Kenar mahallelerden ayrılmıştı artık, hızla şehir merkezine iniyordu. Meydan’a gelmişti 4-5 dakika sonra.Ortalıkta kimsecikler yoktu.İleride birkaç sarhoş başlamışlardı dert konferanslarına.Ağır ağır yürümeye başladı.Aşağı doğru geçti Meydan’ı. Sağa dönerek Bulgar’a girdi.En azından daha fazla insan vardı burada.Daha fazla dediği de beş-altı kişi.Bulgar’ı da geçti hızlı adımlarla.Dümdüz devam etti yoluna. Çevre yoluna kadar indi.Daha sonra taktı kulaklıkları kulaklarına, açtı son ses müziğin sesini.Bir taraftan da düşünmeye başladı daha yarım saat önce olanları.Sonra aklına not defteri geldi.Hızla ellerini ceplerine daldırdı bulmak için.Arka cebinden çıktı.Az ilerideki banka kadar yürüyüp çöküverdi aniden.Not defterini açarak okumaya başladı.
” Eski bir çoban türküsünde saklıydım ben, dilden dile dolaşsa da hoş, anlaşılmayan.
Sokaklarda yaşayan bir garip evsizdim ben, kimsenin bilmediği hikayeleri olan.
Masa başında gece gündüz çalışan bir memurdum ben, yürüye yürüye nasır tutan.
O eskiden kalma ahşap evlerin harcıydım ben, kim bilir kaç güneşi selamladığı halde ufak bir damla suyla dağılan.
Ve normal bir insandım ben, içinde soğukkanlı bir katil barındıran… ” şeklindeki dizeler vardı not defterinin ilk sayfasında.
Oturup düşünmeye başladı bu cümleleri.Hiçbir şey de anlamamıştı üstüne üstlük.O sırada yanında bir hareketlilik hissetti.Dönüp baktığında yaşlı, zayıf ve uzun boylu fakat bir o kadar da karizmaya sahip bir adamın başında dikilmekte olduğunu gördü.Adam direk olarak gözlerinin içine bakıyordu.Bankta biraz daha kenara kayarak adama yer açtı.Yaşlı adam ağır hareketlerle oturduktan sonra dönüp yine ona bakmaya başladı.Nihayet dayanamayarak sordu yaşlı adama.
“Hayırdır bey amca birine mi benzettin ?”
Yaşlı adam ise hiç cevap vermeden ağır hareketlerle paltosunun iç cebinden bir not defteri çıkarıp sayfaları çevirmeye başladı.Aradığını bulduğunda ise tekrar elini cebine atıp simsiyah bir kalem çıkardı.Ağır hareketlerle not defterinde yazan yazıyı karaladı. Daha sonra siyah kapüşonlu gence dönerek elini alnına doğru uzattı ve dokundu.
Aniden fırladı yataktan bu sefer sırtında kapüşonu olmayan genç.Yatağın içinde otururken çevresine baktı.Yataktan çıkıp odanın kapısına doğru giderken ise şöyle diyordu;
” Ben böyle rüyanın ……..” Odanın kapısını açıp salona çıktı. Saat sabahın yedisiydi henüz.Kapıdaki karaltı büyük ihtimalle gazete dağıtan adamdı.Kapıya gidip gazeteyi aldı.Hiç gazete okumazdı normalde fakat manşette ilgisini çeken bir şey gördü.
” “Tavşanlı’da bulunan 2 ceset tüm gözleri Tavşanlı’ya dikti..Bulunan cesetlerin ikisininde tam gırtlaklarından yara alarak ölmeleri bu cinayetlerin sahibinin tek bir kişi olduğunu göstermekte.” şeklinde konuşan Başkomiser İlhan M. olayı çözmek için ellerinden geleni yaptıklarını da ilave etti.Bir gün içinde işlenen cinayetlerin birine mesaj gönderip göndermediği ise meçhul.Tavşanlı Kaymakamlığı’ndan yapılan duyuruda vatandaşların temkinli olmaları gerektiği ve çok mecbur kalmadıkça akşam saat 9’dan itibaren dışarıya çıkmamaları gerektiği duyuruldu.”
Olduğu yerde donakaldı.