Ben annemle babamın ilk çocuğu olduğumdan acemilik dönemi diye adlandırılan dönemi birinci sırada yaşayanlardan olmuşumdur.Bunlardan biri de kötü beslenme şartları olmuştur.Yani kısacası herşey bozuktu.Bana henüz yeni verilmeye başlayan terbiyem okula başlamadan bozuldu.Bütün çocuklar gibi,kötülüğünü,anlamını bilmeden küfür etmeyi öğrendim ve sebebini bilmeden dövüşmeye başladım.Yeni birşeyler öğrenmenin bana verdiği mutluluk ve amcalarımın beni tetiklemesiyle ona,buna küfür etmeye başladım.Onlar da bana çok iyi bir şey yaptığımı anlatır bir halde sadece gülerlerdi.Sokak aralarında gazoz kapaklarıyla oyun oynamak için arkadaşlarımdan daha fazla kazanmak ve mahallenin kralı olmak için onların kapaklarını çalarak,kumara ve hırsızlığa alıştım.Erkek çocuk olduğum için beni hep farklı bir tarafta gören bir topluluğun içinde maalesef ki kızlara karşı art niyetler besliyorduk.
Babam beni mektebe götürdüğü zaman,çantamla birlikte artık uzun bir hayat tecrübesi de taşıyordum.Okula ilk başladığımda yeni öğrendiğim bir şeyde babamın beni mektep yerine okula getirdiği olmuştu.Babamın hep işleri olurdu,bazen yanlış yapardı ama bu kadarda olmaz dedirtmişti bana.Önümüze alfabe adında anlaşılmaz bir kitap koydular.Babam ona da elifba dedi.
Birde vatan denen bir şey vardı ki,çok iyi korunması ve el üstünde tutulması gerekiyordu.Bizden önceki abilerinin,ablaların yaptığı gibi biz de hep bir ağızdan onun için kendimizi feda edeceğimizi,özümüzden çok seveceğimizi,ant denilen bir şey içerek haykırıyorduk.Kimimiz gür bir sesle söylerdi,kimimiz uykunun verdiği mahmurlukla sadece ağzımızı kıpırdatırdık.Dikkat edin kıpırdatırdık.Çünkü öğretmen söylemediğinizi gördüğünde bize kaşlarını çatardı.Bir de çatık kaşlı heykel amcalar vardı ki,babam bunlara gazetedekilere yaptığım gibi sakal bıyık yapmamı kesinlikle yasaklamıştı.
Bir de bizi küçücük bir sınıfın içine tıkış tıkış tepilmiş gibi doldurmuşlardı.Bu kadarcık yerde teyzevari bir kadınla,yani öğretmenimizle ne yapacağımızı hiç anlamıyordum.O geldiğinde topluca ayağa kalkıyor,ona saygımızı,şükranlarımızı yani büyüklerimizi saydığımızı dile getiriyorduk.Bir kaç gün sonra bütün bunlar artık ezberleniyor.Bizi klonlanmış koyunlar haline getiriyorlardı.
Hemen sınıfın kabadayıları çıkar,kendilerine bütün ayıları alır ve bir grup kurarlardı.Biraz alıştıktan sonra birbirlerine,1A ve 1B sınıf maçı yapmaya başlarlardı.Bense hep onları dışardan izleyen,biri sakatlansa da beni yerine oyuna alsalar diye bakan,topları dışarıya kaçtığında topu yakalayıp onlar görmeden bulunmayacak yerlere atan oluyordum.Beni oynatmıyorlardı ben de de onları oynatmıyordun.Bu durum yüzünden öğretmenim ilk kulak çekme işine benim kulaklarımda başlamıştı.
Korumak,saymak,sevmek,ant içmek,üstün tutmak,yasam,onlardan,herkesten intikam almaktır,olmaktır,çalışkanım,armağan olsun..
Sınıfta tahtaya çıkarıldığım zaman en iyi şiirleri ben okuyordum.Çünkü iyi öğrenmiştim en çok bağıranın iyi okuduğunu.Ve öğretmenin bu zayıf tarafını keşfeden tek kurnaz öğrenciydim.
Kadın öğretmenin dersinde yere kalem düşürmeyi başarıp yeterli hayal sermayesi biriktirmeye çalışanlarda ,alelacele kapısı bozuk olmayan helalarda otuz bir çekerlerdi.Kadın öğretmenin hayali sonuca varmadan kaybolsa bile duvardaki resimler yardımcı olurdu helalarda.Tabi bazıları tuvalete esas işini yapmaya giderdi,bazıları ise esas işi için değilde daha başka marifetler için giderdi.Sınıfın kabadayıları sigara içer,tembeller içerde duvarları karalar,kimisi de psikolojik sorunlarını çizerek, anlatmaya çalışırdı.
Tabi bende bu hareketlerin bazılarının içinde bir gözlemci oldum.Bazıları ise bizzat yaşadım.Çocukluğumda emeği geçen herkese teşekkürler…