Birbirine benzemek kadar birbirine karşıt olmakta bağlıyor bizi. İnkar ettiğimiz cümlelerimizin her bitişinde, yok saymaya çalıştığımız her ne varsa onaylıyoruz. İstemeden, gönülsüz ve saldırgan tavırlarla istemli, gönüllü ve yumuşak başlılığın başrolü oluyoruz bir yandan.
Kısacası herkes vicdanlı olsa diyoruz, herkes iyilik yapsa ve herkes iyi olsa işte diyoruz. Sonra baktığında anlıyorsun, öyle düşünmen yeterli değil. Topluma dair olan yargıların, insanların eline geçtikçe öznelleştiği kararlarda, farkı kalmıyor tekelliğin ve aynı olduğunu anlaman gerekiyor. Kaos ve huzur arasındaki dengede yaşayabilmek için. Kötülüğün yahut bilinmezliğin, cezasız kalmasını istemez inanın hiçbir iyi.
Oysa sıkı sıkıya tutunmamız gerek iyi olma içselliğinin ormanlarına ve sıkı sıkıya bağlı olmamız gerek yaptığımız kötülükleri nötre çekebilen akıl erozyonlarının çöken topraklarına. İnsanız ve kusurlar hepimizin. Davacı yalnız taşıyamaz davasını, davalı olmasa.