Bütün insan popülasyonu bir yapbozun parçaları olsalar idi, elbet bütünlüğe uymayan irili ufaklı “defekt” parçalar da bulunacaktı. Asıl mesele ise, hakkaniyetli bir şekilde mülâhaza edildiğinde; bu defekt parçaların mı, yoksa uyum sağlamak üzere bazı kısımlarını törpülemiş, koparmış parçaların mı etik açıdan doğru olduğuna kanaat getirmekte yatar. Hoş, bütünlüğü korumak üzere defekt parçaları atan zat, seçimini çoktan yapmıştır.
“Sana yer yok.”
Öz parçalarını törpülemiş, koparmış mahlukat; aidiyet güdüsünü tatmin etmenin verdiği saadetle tebessüm etmeye devam ederken, kuşkusuz, aslında intihar ettiğinin farkında değildir. İndividü yok olmuş, toplum var olmuştur.
“Sen bizdensin.”
Fikriyatı istediği kadar birikimli, isabetli ve hakikate adanmış olsun, defektin içtimai mevcudiyeti reddedilmiştir. Nihayetinde bir hayvan sürüsü olan insan topluluğu, tabii olsun yapay olsun, o defekt parçayı seleksiyona tabi tutacaktır.
“Seni istemiyoruz.”
Ey defekt parça! Unutma ki sen dahi özel değilsin. Ölçek büyütüldüğünde, ne kadar da çok türdeşin olduğunu gördüğünde, şaşkınlığını gizleyemeyeceksin. Doğru bildiğini yapmaya devam et. Mevcudiyetin yegane delili düşünmekse, düşünmenin delili de mevcudiyettir. “Münferiden” mevcudiyet.