1932 yılında Boston, Amerika’da dünyaya gelen Amerikan yazar ve şair Sylvia Plath, 30 yıllık kısa süren yaşamına bir çok şiir ve tek bir romanı olan ”The Bell Jar” ”Sırça Fanus” gibi eserleri sığdırmıştır. Avusturya asıllı bir annenin ve Alman bir babanın kızı olarak yetişen Plath, 1956 yılında hayatında olumsuz bir iz bırakan Ted Hughes ile dünya evine girmiştir. Kocasından gördüğü şiddet, ihanet ve hayatının çoğu döneminde yakasını bırakmayan depresyon sebebiyle 1963 yılında kafasını bir fırına sokarak karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu intihar etmiştir.
Şiir koleksiyonu olarak ortaya çıkan kitabı ”Ariel”(1965), dramatik ve otobiyografik yapısıyla Sylvia’nın yaşadığı ruhsal bozukluklara ışık tutma özelliğini taşır. Bu şiir kitabından en önemlilerinden biri olan ”Daddy” şiirini eşinden ayrıldıktan sonra babası ve onun ölümüyle ilgili kaleme alan Plath, babasını bir Nazi olarak resmedip, onunla yaşadığı sancılı dönemi dile getirir. Bir çok mecazi kullanıma yer veren şiir, babası tarafından baskılanan bir kadının ondan kurtuluşunu etkileyici bir dille portreler.
Bunun yanı sıra tek romanı olarak ortaya çıkan ”Sırça Fanus”, Plath’in ölümünden bir ay önce 1963 yılında yayımlanmıştır. ”Esther Greenwood” adlı genç kadının Ladies’ Day dergisinde stajyer olarak çalışmaya başladıktan sonra yaşadığı ruhsal çöküntüyü işleyen roman, 1950 yıllarında kadınlara olan beklentinin ana karakter ”Esther” tarafından karşılanamaması ve yaşadığı karmaşık ilişkiler sonucu kendini depresyonda bulan Esther’in intihar girişimlerine yer verir. Bir çok yönüyle Sylvia Plath’in kendi hayatıyla özdeşleşen bu kitap Esther’in aldığı elektrik şoku terapilerini ve hastanede tedavi gördüğü süreci ele alır.
Öyle gözüküyor ki sırça bir fanusun içinde yaşadığını söyleyen ”Esther” karakteriyle, Sylvia Plath’in hayatın kötü bir rüyadan ibaret olduğunu belirtmesi yadırganamaz bir gerçek.