ebru’ya ve tanımadığım delilere
Ben deli değilim.
Ne münasebet efendim!
İnkârlarım bana deli diyenlerin ekmeğine yağ sürse de gerçek bu. Ben deli değilim! Hem kim görmüş ki efendim ağaçlarla konuştuğumu? Sadece adres soruyordum, hepsi bu. Hem kim bilebilir ki atalarımın Cherokee’ler olmadığını, damarlarımda kıpkızıl Kızılderili kanı akmadığını? Kızılderililer için Türk’tür diyorlar mesela. Belki biz de göçtük Amerika’dan? Girit’ten göçenler deli olmuyor da yerlerinden edilen Cherokee’ler mi deli kabul ediliyor? Siz beyaz adamlar hep böylesiniz zaten.
Hem ağaçla konuşmadım ki ben. O bana saat sordu.
*
Ben deli değilim.
Sadece yalnızım.
Dilimi unutmamak için kendi kendime konuşuyorum. Bir nevi egzersiz yapıyorum. Ne tuhaf! Dillerin de insanlar gibi yalnızlıktan ölmesi ne tuhaf!
Ama onları gömmüyoruz.
Yoo, gömüyoruz.
Dilleri de gömüyoruz, insanları gömdüğümüz gibi. Ve bir kış günü, asimile edilmiş bir eskimonun aklına düşüyor karın onlarca değişik telaffuzu.
O Eskimo deli değil, sadece yalnız.
O dil deli değil, ölü.
Ben deli değilim, sadece ölü bir yalnızlık ruhumu sardı. Bir rüya ki orada hep şarkılar vardı. Sonrası uçan kuşlar, martılar…
*
Ben deli değilim.
Çünkü deli olamam, gülerim ben.
Ama size yardım ederim beyler bayanlar! Toplumdaki delileri birer birer, ikişer ikişer, üçer üçer ifşa ederim. İsterseniz hemen başlarım. Maaş-sigorta-yol-yemek de istemem. Belki sadece zeytin isterim, çekirdekleri çıkarılıp yerine biber konulan zeytinlerden. Çünkü ne zaman o zeytinlere baksam hüzünlenirim. Yerlerinden edilmiş çekirdeklere içlenirim. Onları yerlerinden edene ağır bir küfür sallarım da tutturamam. Sonra tabağıma bakarım. Zeytinler göz olmuş, omletim ağız. Sevinirim.
Sonra onları yerlerinden edene teşekkür ederim. Zeytinçekirdeğiçıkartıcıları olmasa halimiz ne olurdu? Cevabı biliyorum ama zeytinleri huzursuzlandırmak istemem.
*
Ben deli değilim.
9-5 insanları deli.
Hadi ama beyler bayanlar! Aklı başında hangi insan kabul eder ki bu monotonluğu? Çoğu zaman penceremden bakarım onlara, bu memur kalabalığına – çok küçük bir pencerem var panjursuz ve kedisiz ve temiz ve biraz pis. –. Akıllı insan işi değil bu. Vallahi değil. Ama bunlardan daha beter deliler var:
Paraya tapar onlar. Çok da dindardırlar.
Hâlbuki bütün akıllılar bilir. Küçük ve yeşil kâğıtlar, sadece küçük ve yeşil kâğıtlardır. Küçük ve yeşil kâğıtlar uçsalardı, onlara küçük ve yeşil ve uçan kâğıtlar derdik. Bir keresinde babam kâğıttan uçak yapmıştı. Beraber Varolmayan Ülke’de Peter Pan’la Tanrı Pan’ın yanına gitmiştik.
Annem yabancılarla konuştum diye kızmıştı.
*
Ben deli değilim.
Siyasetçiler deli.
Bu dediğime katılmıyor olabilirsiniz. Eğer onları akıllı kabul ediyorsanız evet, ben deliyim! Hem de zır deliyim. O zaman bırakın, ben siyasetçi olayım biraz da. Hem bunca yıl dünyayı akıllılar yönetti de ne oldu? Dünyanın en küçük şeyinden en büyük ölüm silahlarını üretmedik mi? Çocukları annelerinin, anneleri çocuklarının önünde vurmadık mı? Toprağın altından çıkanlar için toprağın üstünü yerle bir etmedik mi? Eğer bütün bunları akıllılar yaptıysa bırakın lütfen, dünyayı sadece bir günlüğüne deliler yönetsin. Ne de olsa yapacak daha iyi bir iş bulursunuz siz.
Hem şehirleri de bombalamazdık. Canımızı sıkan insanların yanına uçakla gider, üzerlerine litrelerce su dökerdik. Olmazsa kötü söz söyler kaçardık.
Ama ıslatırdık onları, kendi nefretleriyle yanmasınlar diye.
Çünkü ben ne zaman sinirlensem yağmur yağar. Yağmur yağdıktan sonra güneş açar.
Güneşli havaları seviyorum, çünkü günebakanlar güneşli günlerde boyunlarını bükmezler. Ben bir günebakanı boynu bükük görünce üzülüyorum.
*
Ben deli değilim.
Bir keresinde aşık olmuştum hepsi bu.
Bulutlar hep koyun şeklindeydi o sene. Kelebeklerin ömrü uzamış, iki gün olmuştu. Havalar, aman oğlum ceketini yanına al da ne olur ne olmaz durumlarındaydı. Sanki biraz da kızgın gibiydi ama ben âşıktım. Sanırım martın sonuydu.
Nisan başıydı ve aşkım platonikti. Ama o sene pek çok sevgilim olmuştu. Hiçbirinin bundan haberi olmasa da.
*
Ben deli değilim.
Delilik, akıllı adam işidir. Ben henüz o kadar akıllanmadım.