Duru bir güzelliği vardı. Eşsizdi tüm çaresizlikleri gömmeye gelmişti dünyaya buğulu sesiyle tüm kanaryaları katledip bülbülleri kıskandırıyordu adeta. Kimsenin olmadığı bir odada yalnızlığını kusarken ve kendini asarken cama yüzü dönüktü çünkü deniz görünüyordu. Deniz onun gözlerinde hayat buluyordu. Adı gibiydi Deniz mavisi gözlerinde boğuluyordu kadın kimsesizliğini topladığı bedeni intihar refleksini eyleme geçiriyordu. Deniz astı kendini sabaha karşı dörtte kimseye görünmeden çığlık atmadan yaşama iç güdüsünü dahi harekete geçirmeden öldü. Elleri ne boynuna gitti nede yüreğine dokundu paketinde kalan son sigara bitmemişti daha hala yanıyordu. Küllüğe can veren sigarası son dumanı püskürttüğünde atmosfere Deniz öleli yaklaşık bir dakika olmuştu. Kadehte kalan bir kaç yudum şaraba bir damla gözyaşı düştü, düşen gözyaşı bana aitti karşımda sallanan orta boylu kadın son nefesini vermeden parmağında iple tutturduğu bir yüzük ve bir not bırakmıştı. Yüzüğü aldım, parmağına taktım notu açıp okuduğumda içimde yıllarca patlamaya hazır bekleyen volkan patladı. Şöyle yazıyordu; Sesimi duymadın, elimi tutmadın, sana ulaşmak için ne yapmalıydım şimdi gidiyorum hemde babamın yolundan… Deniz’in babası intihar etmişti o günden sonra hep sakladı o ipi meğer yıllardır sakladığı ip onun için toprağın biletiymiş hoşçakal Ege kokulum.