Hiçbirimiz bir toz bulutu solumak istemeyiz. Ya da dinlenmek için kirli suları olan bir denizin sahilinde çıplak ayakla kumlara basmak istemeyiz. Ama sadece istememekle kalıyoruz. Engellemiyoruz. Aksine bizi ve ruhumuzu besleyen doğaya karşı tüm gücümüzle savaş açmışız ve her yerden saldırıyoruz. Ağaçları kesiyoruz ki nefes almasın dünyamız, denizleri kirletiyoruz ki balıklar yaşamasın, bolca zararlı gazları atmosfere bırakıyoruz ki buzullar erisin, ne kutup ayısı kalsın ne penguen! Başta gübre olmak üzere tonlarca kimyasalı toprağa karıştırıyoruz ki bitkiler de yok olsun. Fütursuzca yer altı kaynaklarını tüketiyoruz çünkü artık dünyanın zehirlenmesi lazım… Biz ne zaman unuttuk acaba toprağın çöple değil suyla beslendiğini. Ne zaman hatırlayacağız hayvanlarımızı öldürüp kürkünü giydiğimizde değil de onlara şefkat gösterdiğimizde gözlerindeki minnetle ısınacağımızı..
Ama işte gözümüzü sanayi dumanları kör edince artık göremiyoruz etrafımızı.
Kendimize gelecek kurmaya çalışırken geleceğimizi kurutuyoruz.