Hiç suç bulmayın bana; saklambaç oynarken ebe olduğunda bile koca şehri arkasına almış bir çocuk yaramaz olabilir biraz. Suç benim değil, suç; elimiz morarana kadar asfalt kenarlarındaki topraklarında misket oynadığımız donuk semtin. Pazar sabahları ucuz amerikan filmi kuşağı filmleri izleyip, akşama kadar dibi delinmiş çöp varillerinin altından sızan suların bıraktığı izlerde sek sek oynayarak yorulduk.
Kaçak kömürün doğaya işlediği ayıp küçüktür, mahallede ızgara yapanın komşulara işlediği ayıptan. Yedi senelik diş macunu rafları süslerdi, kampanya da değişmezdi, raflar da mevsime endeksliydi.
Asfalt beş senede bir yenilenirdi. Malum araba az olduğundan yoksa başka bir sebebi yok…
Çevreye çok duyarlıydım ondan bu tespitler… İzci duyarlıdır 🙂
Çok sürmedi. Sonraları insana duyarlı oldum. Tiyatro dedim.
Rol kesmeye meraklıydık sanırım, tip çok olunca etrafında zorlanmıyorsun orjinal bir adamı oynarken.
Sonra da iyi bir şekillendiriciye düşersen şanslısın.
Ayağımız donsa bile soğuktan ondan öğrendik, yüreği ısıtmayı.
Bunları yazarken güneşin doğuşu yaklaşmış.
Sahi her sabah ezandan önce plastik şişe toplayan yaşlı teyzenin suçu ne bilmiyorum ama çöpün kokusunun üstüne sindiği kesin… Elleri de morarmış gibi… Bedeni belli ki doğayı reddetmiş. Nevi şahsına münhasır olduğu da kesin…
Güldürebilir miyim sizce onu bu vakitler de? Ya da yanına yanaşıp ellerinden tutup bir şiir okusam ona dinler mi beni ?
Konuşmadan anlaşabilmeli bazen
Sessizliğe dem tutup
Gözlerinde okumalı
Susarak paylaşabilmeli bazen
Geceyi sensizliğe ortak edip
Yürekte hissetmeli
…..
Sevdiğiniz kadına yıllar sonra bütün şartlar sabit değilken, servis edebilir misiniz bu duyguları? Bu kadar içten, samimi…