Bayram arefesi, her gün olduğu gibi bugün de dükkan’dan çıkıp eve geldik. Sabahı bayram olduğu için işler yoğundu. Gelen müşteri etrafı dağıtıyor ve genelde bişey almadan çıkıyor, alan da çok pazarlık yapıp bezdiriyordu. Ben sırf bu yüzden ilerde esnaf olmak istemem.
Annem, hem dükkan’da akşama kadar çalışmış, dikiş dikmiş – annem terzidir – hem eve gelince hemen mutfağa girmişti. Yemek hazırlama derdindeydi. Annem’e şaşırarak bakarım ben her zaman yorulduğunu hissettirmezdi. Belli bir süre sonra , ”sofra hazır! ” derdi.
Babam ve ben annemin o seslenişini bekler gibi hemen oturduk sofraya – Yer sofralarımız vardır bizim. Yemekler yerde yenir. – domatesli pilav yapmıştı annem, kolay hazırlanırdı. Ben pek sevmezdim ama annemi de başka bir yemekle uğraştırıp yormak istemezdim.
İki abim var, o dönem de ikisi de askere gitmişti. Aralarında 2 yaş vardı, büyük abim okuldan dolayı biraz uzatmıştı. Sigaraya o zaman başladım, nasıl olsa kimse kontrol etmiyor havasındaydım. Tabi tek sebep bu değil, yalnız kalmıştım. Derdimi kimseye anlatamazdım, anlatsam da inanmazlardı. Gerçi bana anlatsalar, yani yaşamamış olsam bende inanmayabilirdim.
Yemeğimizi yedik, annem yavaştan sofrayı topluyordu. Ben de çatal, kaşık, elime ne geçerse lavabonun içine bırakıyordum. Çay koydu, yemekten sonra iyi giderdi. Çay muhabbetle iyi giderdi, ama evin içinde konuşacak birşey kalmamıştı pek. Annemle babam dükkanda tartışmışlardı. Müşteri dükkana girmiş bir bez’in fiyatını sormuş, – Manifatura dükkanımız vardı – annem metre fiyatına 6 derken babam 5,5 demişti. Tartışma sebebleri buydu. Ben anlamıyorum, bu kadar basit bir konuda evin içine huzursuzluk getirmek niye? Sanki aralarında düşmanlık vardı, hiç konuşmadılar.
Canım sıkılmıştı, odama geçtim kapıyı kilitledim, çorabımdan sigara paketini çıkarttım. Camı açtım, sigarayı yaktım. Sigaradan bir nefes aldım, herşeyi unutmama yetti. İçmeye yeni başladığım için, başımı dönderiyordu. Hoşuma gitmişti bu his. Dumanın kıvrılarak gökyüzüne doğru gidişini seyrediyorum, hava bulut’suz yıldızlar parlak. O an havaya bakarken kendimi o kadar iyi hissetmiştim ki, tam bir ilkyaz (ilkbahar) havası vardı.
Kapının kolu aşağı yukarı hareket etti, açılmayınca annem seslendi. ”Biz yatıyoruz, sende uyu geç yatma yine.” ”Tamam anne, yatarım birazdan. ”
Yatağa uzandım, hala sigaranın etkisi vardı, başım dönüyordu. Onun etkisiyle dalmışım. Annemin bağırma sesiyle, irkilerek yerimden fırladım, içeriye koştum. Babam, hayatta anneme el kaldırmazdı. Ne oldu bilmiyorum ama anneme vurmuştu. Babamı yittim, zaten sinirini almış. Sigarasını çıkartmış içiyordu. Ben hala kendime gelememiştim, ilk defa böyle bir şeye şahit oldum. Titriyordum, ama öyle normal bir titreme değil. Kışın en soğuk zamanı, dışarda çıplakmışım gibi. Titrememe engel olamıyordum, ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Abilerime o an çok ihtiyacım vardı, gittiklerinde tek kalmama sevinmiştim ama şimdi olmazdı, yanımda olmalıydılar. Ben baş edemezdim.
Bayram arefesiydi ve bizim ev yaşanılacak gibi değildi. Odama geçtim, kapıyı kilitlemeyi unutmuştum. Namaz kılmak geldi içimden, içimi dökmem lazımdı kaldıramazdım. Ben de Allah’a anlatırken buldum kendimi. Namazı kıldım, oturup ağladım. Sesimi duymasınlar diye kısık sesle ağlıyordum ama görselerdi beni o zaman boğuluyorum sanarlardı. Dua ettim, abimin bir tanesinin yanımda olmasını çok istedim. Karşılığını aldım, dualarım cevabını almakta gecikmemişti. Abim arıyordu, telefondaydı. Sesimi duyup, cevabını vermişti. O zaman dedim, benim bir anlayanım var, ben yalnız değilim.