-hiçbir kokuya,
mazot kokan kıyafetlerini değişmeyeceğim babama-
gazın, tuzun ve yağın
olmadığı zamanlarda
benzinciydi
ismail oğlu osman
beş metrekarelik bir dükkân
ve ömür boyu mazot kokan
bir adam
kimi osman abi
kimi osman
kimi osman efendi
derdi
ama en fiyakalısıydı
benzinci osman
bilmezdi osman
ölümünü sattığını
o istasyonda
her pompaya bastığında
kentin bağırsaklarında
ama bilmezdi
tek derdi
veliahtı veledi
ismail’di
okusun isterdi
nedenini bilmezdi
belki arabasının camlarını yıkadığı
bir beyefendiye
belki
hesaplarını kontrol eden muhasebeciye
özenirdi
ama muhtemelen
-ilkokulu dışarıdan bitirme imtihanında-
bilemediği içindi
istanbul’u kimin fethettiğini
yetimdi
benzinci osman
üçünde babası ismail’i yitirip
beşinde de anası tarlada bırakıp
kocaya kaçtığından beri
bi uzun samsunu bir de
-sivas ellerinde’yi- pek severdi
belki ikisi de
ciğerinden vurduğu içindi
pek konuşkan değildi
pek kimseyi de sevmezdi
-yetimliğinden olsa gerek-
ama
iyimserdi de
en az nazım’ın akarsuları kadar
ve altmışında zeytin dikecek kadar
ütülemedi gömleğinin arka yüzünü hiç
benzinci osman
dönmemek için sırtını kimseye
dönmedi de
ve
bir sabah
istanbul’dan bir martıyı kaçırıp
memlekete götürmek istediğinden beri
bütün şiirler anlamını yitirdi